ALTAN ALTAI
ALTAI CULTURE & HISTORY / ALTIN ALTAY
Thursday, November 17, 2011
Saturday, July 16, 2011
Saturday, June 11, 2011
Friday, June 10, 2011
THE MANCHU HISTORY
MANCHU HISTORY - 1.BEIJING
MANCHU HISTORY - 2.MANCHURIA
MANCHU HISTORY - 3 ALTAIC PEOPLE
MANCHU HISTORY - 4.QING DYNASTY IS NOT CHINA
MANCHU HISTORY - 5.MANCHUKUO
MANCHU HISTORY - 6.MANDARIN
MANCHU HISTORY - 7.ORIGIN
Thursday, June 9, 2011
Korean, Manchu, Jin, Qing History , 金 and 淸, 금. 청 시조는 신라인
Korean, Manchu, Jin, Qing History , 金 and 淸, 금. 청 시조는 신라인 (1/7)
Korean, Manchu, Jin, Qing History , 金 and 淸, 금. 청 시조는 신라인 (2/7)
Korean, Manchu, Jin, Qing History , 金 and 淸, 금. 청 시조는 신라인 (3/7)
Korean, Manchu, Jin, Qing History , 金 and 淸, 금. 청 시조는 신라인 (4/7)
Korean, Manchu, Jin, Qing History , 金 and 淸, 금. 청 시조는 신라인 (5/7)
Korean, Manchu, Jin, Qing History , 金 and 淸, 금. 청 시조는 신라인 (6/7)
Korean, Manchu, Jin, Qing History , 金 and 淸, 금. 청 시조는 신라인 (7/7)
Tuesday, June 7, 2011
Genghis Khan To the Ends of the Earth and Sea
Şınğıs Xaan Jalğan men Teñizderdiñ Sonı (Online film)
* Original Film Music Video: Mink / Innocent Blue ~地果て海尽きるまで~ 【PV】
* Original Film Music Video: Mink / Innocent Blue ~地果て海尽きるまで~ 【PV】
** (Innocent Blue) Chi Hate Umi Tsukiru Made - Mink
(Original Film Soundtrack)
*** (Blue Wolf) Aoi Ookami - Mink (Original Film Soundtrack)
http://mp3.zing.vn/bai-hat/Aoi-Ookami-Mink/ZWZAFWIC.htmlMonday, June 6, 2011
SECRETS OF GREAT WALL
Secrets of Great Wall 1
Secrets of Great Wall 2
Secrets of Great Wall 3
Secrets of Great Wall 4
Secrets of Great Wall 5
Secrets of Great Wall 6
Secrets of Great Wall 7
Secrets of Great Wall 8
Secrets of Great Wall 9
Secrets of Great Wall 10
Secrets of Great Wall 11
Secrets of Great Wall 12
Secrets of Great Wall 13
Secrets of Great Wall 14
Secrets of Great Wall 15
Sunday, June 5, 2011
Thursday, May 19, 2011
Monday, May 16, 2011
Sunday, May 15, 2011
Saturday, April 2, 2011
Mongol Tuuli: Mongolian Epic
1. 토브쇼오드 / 현악기
Stringed Musical Instruments- Tovshuur 몽골 홉드박물관 소장 / Hovd Museum, Mongolia
2.
에킬 / 현악기
Stringed Musical Instruments- Ekir 몽골 홉드박물관 소장 / Hovd Museum, Mongolia
Stringed Musical Instruments- Ekir 몽골 홉드박물관 소장 / Hovd Museum, Mongolia
3.
모링호오르 / 마두금
Stringed Musical Instruments- Morin Khuur 몽골 홉드박물관 소장 / Hovd Museum, Mongolia
Stringed Musical Instruments- Morin Khuur 몽골 홉드박물관 소장 / Hovd Museum, Mongolia
Mongolian edition Chinggis book available as free download
Joğarlauw: Şıñğıs Qannıñ Tuwımı, jazılğan birinşi oqımada "Ujmaqtıñ Jaqtığı" atındağı ötkendil ängime, Moñğol tiline auwdarılğanımen endik www.heavensfavorite.com betinnen e-betik türinde tüsirip aluwğa boladı. Jazuwşı bul isti asırğanğa deyin özine barlıq jaqsılıqtarın körsetken Moñğoldardıñ köñilşilikteri jäne qonaqjaylıqtarına degen alğız retinde ängimeni tegin usınıp otır. Sonımen birge olar erkin sezimmen joldastarına jäne tanıstarğa oqıp tarata alsındar degende, jazuwşı siz oqırmanlardan bul şığarmasınıñ satıp-aluwşılıq tuwralı saqtalğan köbeytüw zandarına qarsı sır sıylağandı suraydı.
Ascent: The Rise of Chinggis Khan, book one of the historical novel Heaven's Favorite, has been translated into Mongolian and is now available as a free download by selecting Download/Sample at www.heavensfavorite.com. The author is making it available to the Mongol people at no cost in thanks for their hospitality and aid while performing research in Mongolia. While they should feel free to distribute it to friends and acquaintances, the author ask you to please respect the copyrighted nature of his work.
Friday, February 4, 2011
Sunday, December 26, 2010
Saturday, December 25, 2010
Mongolid Race (How many major races are there in the world?)
The word “race,” denoting lineage, comes from a French translation of haras (silent “h”) into the Italian razza — which in Italian of that time applied to animals, not people. This points to current English and Italian usage being derived and adapted, respectively, from the French.
A human race is defined as a group of people with certain common inherited features that distinguish them from other groups of people. All men of whatever race are currently classified by the anthropologist or biologist as belonging to the one species, Homo sapiens. This is another way of saying that the differences between human races are not great, even though they may appear so, i.e. black vs white skin. All races of mankind in the world can interbreed because they have so much in common. All races share 99.99+% of the same genetic materials which means that division of race is largely subjective, and that the original 3-5 races were also probably just subjective descriptions as well. The
Major Divisions of the Human Race
Most anthropologists recognize 3 or 4 basic races of man in existence today. These races can be further subdivided into as many as 30 subgroups.
Ethnographic division into races from Meyers Konversationslexikon of 1885-90 is listing:
- Caucasian races (Aryans, Hamites, Semites)
- Mongolian races (northern Mongolian, Chinese and Indo-Chinese, Japanese and Korean, Tibetan, Malayan, Polynesian, Maori, Micronesian, Eskimo, American Indian),
- Negroid races (African, Hottentots, Melanesians/Papua, “Negrito”, Australian Aborigine, Dravidians, Sinhalese)
Eski Asya Hun Kültürünün Çin Kültürü Üzerindeki Etkileri
THE EFFECTS OF HUN CULTURE ON CHINESE CULTURE
THE EFFECTS OF HUN CULTURE ON CHINESE CULTURE
Xiongnu : Eng. Hun, Qaz. Qun, Alm. Hunne, Itl. Hunno, Rus. Gunnı
Yüsüpcan YASÃN
Çin Sosyal Bilimler Akademisi
ÖZET
Çinliler Hunlarla karşılastığı ilk devirlerden itibaren Hun kültürüne ilgi duymuş ve bunun sonucu olarak da toplumsal hayatın her alanında Hun kültüründen etkilenmiştir. Çin kültüründe, iktisadi (at besleme), askeri (gelismis askeri teşkilat), dini (Gök dini) alanlar ile müzik, resim, tiyatro gibi sanat dallarında ve daha birçok alanda Hun kültürünün izleri görülebilir.
Anahtar Kelimeler: Hun kültürü, Çin Kültürü
ABSTRACT
Since Chinese had confronted with the Huns, Chinese interested in the Hun culture. Thus Chinese had been influenced by Hun culture. The traces of Hun culture can be seen in many fields such as field of economics (to keep horse), military, religious (the religious of Gök) and in arts such as music, picture, drama.
Key Words: Hun (Hunnic) Culture, Chinese Culture.
___________________________________
* Ürümçi Lisesinde Kıdemli Tarih Öğretmeni
1 W. Eberhard, Çin Tarihi, Ankara 1995, s.17.
Fiilen, günümüzde Kuzey Çin’de bulunan Çinlilere iyi bir göz atılırsa, onlar arasında Hun soyunun özellikleri de dahil, köklü Hun kültürünün çeşitli belirtileri bariz bir biçimde görülür. Hun ve Çin kültür ilişkilerine geçmeden önce, Sinolog W. Eberhard’i anmak büyük bir gönül borcumuzdur. Eberhard, şimdiye kadar Çin kültüründeki Hun etkilerini tespit etmek üzerinde çalışan bilginlerin başında gelmektedir. Onun harcadığı emeklerle aydınlığa kavuşan pek çok konu, bizim bu eserimiz için önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Dolayısıyla, ona olan şükran borcumuz büyüktür.
Hun kültürünün Çin’deki etkileri iki döneme ayrılmaktadır: Birinci dönem, MÖ 2000’de başlamış ve 1368’de kurulan Ming Devleti zamanına kadar devam etmiştir. Aynı dönemin ilk belirtileri Yang-Shao diye anılan ve bugünkü Çin kültürünün esasını teşkil eden yeni kültürde görülmüştür. Takriben, MÖ 2000’de “Kuzey ve Batı Çin”in dağlık bölgelerinde en parlak devrini yaşatan Yang-Shao kültüründe, boyalı çanak-çömlek ön plandadır ve tipik bir özellik arz etmiştir. Bu, içinde Hun unsurları da bulunan karışık bir kültür olmuştur. [2] Bilginler, aynı kültürün en büyük özelliği sayılan boyalı çanak-çömleğin Hunlar tarafından getirildikleri hakkında birleşmektedirler.
Günümüzde Doğu Türkistan’daki (Xinjiang) eski kültür izlerinde bu çeşit boyalı çanak-çömlekler bolca bulunmaktadır. Çinlilerin kurduğu ilk devlet zannedilen ve MÖ 1800-1500 yıllarında iktidarda bulunmuş olması muhtemel olan Shia Sülalesi’nin, Yang-Shao kültürü üzerine kurulduğu bilinmektedir. Bu kültürde, yeni bir kültür unsuru olarak ilk tunç görülmüştür. Belki de Shia Sülalesi’nin kurulmasının sebebi tunç’un ithalidir. Tunç da Çinlilere gene Hunlardan gelmiştir.
___________________________________
2 Age, s.21.
___________________________________
3 Age, s. 24.
4 Abdusükür Muhammed Emin, Tang Döneminde Sin-Cangda Şarkı ve Dans Sanatı, Ürümçi 1980, s.4.
5 W. Eberhard, age, s.61.
beri Tibetlilerle birlikte Hun kabilelerinin yaşadığı bölgeye uzanmıştır. [7]
Çin’de bronz sanatı Shia döneminde Hunlardan ithal edildiği gibi, Shang devrinin en yüksek sanat eserleri şüphesiz ki, bronzlardır. Aynı devirde bronz dökücülüğü kuzeyden hicret etmiş Kun-vu adlı bir kabilenin elinde bulunmuştur. Muhtemelen bu kabile Hundur. Bunun için Shang devri bitip Chou devri başladığı zaman, bronzların şekilleri ve örnekleri de değişmemiştir. [8] Shang kültüründe Hun unsurlarının bununla münhasır kalmadığı vurgulanmaktadır ve hatta Shangların kendi dillerinin de aslında Hunca olduğu iddia edilmektedir. [9] Şimdiye kadar ekseriyetle Çinlilerin kurduğu bir devlet olarak zannedilmekte olan Chou sülalesinin (MÖ 1050-256) aslında Orta Asya’dan gelen Hunlar tarafından kurulduğu ve aynı devlet aracılığıyla eski Hun inançlarının, hukuk düşüncesinin ve pek çok Hunca sözlüğün Çinlilere geçmiş olduğu 19. yüzyılda Türkoloji bilginleri tarafından kabul edilmeye başlayan bir fikirdir. Çinli bilim adamı Shui-zhong-Shu da Chouların, Çin kaynaklarında Bai-Di (“Beyaz Hun” anlamında gelir) olarak zikredilen Hunlardan neş’et ettiğini (çıktığını) bildirmektedir.
Nihayet yüksek iktidara sahip hükümdar, Çin’de “Gök’ün oğlu” mertebesine yükseltildi. Choular, Çin’e yeni bir idare sistemi ve yeni akideler getirmişlerdir. W. Koppers de onları Orta Asya’dan Çin’e yeni devletçilik sistemi getiren atlı Hunlar olarak kabul etmektedir.
___________________________________
7 W. Eberhard, age, s.31.
8 age, s.68.
10 İbrahim Kafesoğlu, Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, İstanbul 1980, s.47.
Herhalde Choular zamanında, birisi sihirbazlık, diğeri din umdelerini temsil etmek üzere, Hunların çift krallık usulü hakim bulunduğu malumdur. Bunlardan sihirbazlığı temsil eden kralın, Shanglardan kaldığı kabul olunmaktadır. G. Haloun ilk Chou Kralları isimlerinin
dört heceli olmasını dahi bunların Hun asıllı oluşu ile ilgili görmektedir. Bazı çağdaş siyasi Çin bilginlerinin, kadim Hun-Çin münasibetinden bahsederek yazdıkları yazılarında, Chou Hükümdarı Ton’un zamanından miras olarak bunlardan “eti”, “kuta”, “anru”, “tay” gibi "Hunca" kelimelerin kalmış olduğu eski Çin kaynaklarından alınarak yazıldı. Finlandiyalı Mongolist G. J. Ramstedt, Çin ve Kore dillerinin bugün konuşulan lehçeleri üzerinde tetkikatta bulunarak, Hun dilinin yalnız eski Çin dili üzerindeki tesirini tesbit etmekle kalmamış, Hun dilinin en eski inkişaf sahasının Kuzey Çin ve Kore mıntıkası olduğunu dahi ileri sürmüştür. [11] Günümüzde Kuzey Çin’de yasayan Çinlilerin dilinde Hun dilinin etkileri bariz olarak görülür. Örneğin, Türkçe “ben yemek yemem” cümlesi Çinlilerde “men bu çi” şeklinde söylenir. Özkan Öztekten tarafından “6.Uluslararası Türk Kültür Kongresi”ne sunulan “Dünya Dillerinde Türkçenin İzleri” adlı bir bildiride, Çincede bulunan Hunca sözlüklerin sayısının 300 den fazla olduğu bildirilmiştir. Hun ve Tibetlilerden müteşekkil olan süvariler de Chuo devletinin ilk yıllarından itibaren Çin’de savaşlara sevk edilmiştir. [12] Eskiden çoban olan bu istilacılar, ziraatla meşgul olan Shanglardan harp esirlerini daha iyi kullanmasını bildiklerinden, insan kurban etme âdetini ortadan kaldırmışlardı. Choular Çin’de mezar şekillerini de değiştirmiştir. Shang devrinde toprak altında ev şeklinde mezarlar yapılmıştır. Simdi ise büyük bozkır sakinlerinin tercih ettikleri gibi, büyük tümülüs – mezarlar yapılıyordu. Yani Chou hükümdarlarının mezarları ise, Orta Asyadakilerin şekillerine çok benzeyen büyük tepeler halinde idi. [13]
Chou devrinin ortalarında Hun musikilerinin Çin’de büyük bir yankı uyandırdığı bilinmektedir. MÖ 6. yüzyılda Hunların bir bölüğü Çin’e gitmiş ve il Dağça devletini kurmuştur. Çinliler arasında
___________________________________
11 A. Zeki Velidi Togan, age, s.14-15.
13 W. Eberhard, age, s.35-36, 69.
14 A. Zeki Velidi Togan, age, s.14.
Bunlar arasında Çin tarihinde ünü son zamanlara kadar devam edegelen ve “Çin Sokratesi” diye tavsip edilen Konfüçyüs’ün akidesi, sosyal felsefesi ve siyasi gayesi Hunların Gök dini ve ona dayanan hukuk düşüncesinden gelmistir. Bu yüzden, Konfüçyüs’ün Tanrıyı en büyük kudret olarak tasavvuru, devlet-aile, tanrı-hükümdar münasebeti ve ahlak düşünceleri Hunların tanrı, kut ve töre anlayışları ile bir parallelik arz etmektedir. Konfüçyüs’ün eski Hun mentalitelerini nakil ve izah ettiğine dair diğer bir delil de, Tanrı’dan bahsederken, Çinçe olmayan “Tien” sözünü kullanmasıdır. O, Lun-yü (Felsefe Konuşmaları) adlı kitabında Gök ve Tanrı tabirlerini daima bu kelime ile karşılamıştır. Bu da Türkçe “Tanrı” (Tengri) kelimesinden başka bir şey değildir. [16] Bahsedildiği gibi, Konfüçyüs talimlerinin asli Çin Tanrı düşüncesiyle bir türlü alakası yoktur. Dolayısıyla, bu hususta en iyi araştırmaları yapan W. Eberhard haklı olarak şöyle demiştir:
“Konfüçyüs’ün akidesi, Gök dininin sırf bir gelişmesinden ibarettir.” [17] Bir ekleme var ki, muharip devletler zamanında yasayan Meng-Ze ve “Çin Roscelini” saymak gerekir olan Shun-Ze ile her ikisi Konfüçyüs taraftarıdırlar. Her ikisi de Konfüçyüs fikirlerini geliştirmeğe çalışmışlar. Çin felsefesi de Konfüçyüs fikirleri dahil, Dao öğretisi ve Budacılık olmak üzere üç koldan gelişmiştir. [18] Aynı devir Hun kültürünün Çinlilere yaptığı etkileri arasında demircilik de vardır. Hunların demircilik ile sıkı bir bağları vardır. Ama Orta Asya’da Hunların bu madeni ne zaman tanıdıklarının tarihini tayin etmek zordur. Çinlilere demirciliğin MÖ
ancak 7.yüzyılda Choular zamanında malum olduğu fikri sanat tarihçisi O. Münsterberg tarafından ileri sürülmüştür. Fakat demirin geniş mikyasta ve silah imali için istimali Çin’de ancak milattan önce 300’lerde başlamıştır. Çin sanatı mütehassısı Carl. W. Bishop’un
6.5.1937 tarihiyle Columbia Üniversitesi hocalarından Dr. Thomasreade yazdığı bir mektubunda, en eski Çin demir silahları Shan- si eyaletinde ve Chou sülalesinin vatanı olan yerlerde bulunduğundan, demirin, “Steppe corridor”, yani Wei nehri havzası yoluyla batıdan gelmiş olduğunu ve bunu Chouların getirmiş
___________________________________
15 Abdusükür Muhammed Emin, Uygur Mukam Haznesi, Ürümçi 1997, s.75.
16 İbrahim Kafesoğlu, age, s.46-48.
17 W. Eberhard, age, Ankara 1995, s.46.
bulunduğunu ileri sürmüştür. [19] Demirciliğin Çinlilere Hunlardan gelmiş olduğunu Çinli bilim adamları da vurgulamaktadır. Bu konuda Sen-Zhong- Mian söyle yazmıştır: “Sibirya’da bulunan her bir bölgede demir ocakları vardır .... Göktürkler demire “Tamur” adını
vermiştir. Aynı sözcüğün birinci hecesi olan “Ta” ile Çincedeki “Tie” (“Demir” anlamında gelen Çinçe isaret) nin eski telaffuzu aynıdır. Bu, Çin’de demir kullanma teknolojisinin Kuzey-Batı taraflardan gelmiş olduğunu kanıtlamaktadır. [20]
Hayvan üslubunun Hunlarla ilgili olduğu hakkında fikir ayrılığı yoktur. Bu sanat üslubunun ilk belirtileri Orta Asya’da MÖ 3. bin yıllarına kadar gitmektedir. Fakat Karlgren tarafından yapılan yeni araştırmalar, bu üslubun MÖ 600’lerde doğrudan doğuya bronz sanatına tesir edilebilecek kadar gelişmiş olduğuna Shang devrinden kalan en yeni buluntular, hayvan üslubunun silah sanatının, hiç olmazsa, MÖ 14. yüzyılda tamamen gelişmiş olarak mevcut olduğuna şüphe bırakmamaktadır. En aşağı MÖ 600’den beri bu hayvan üslubu, eski Çin bronz kültürüne kuvvetle tesir etmektedir. Kuvvetli bir hayvan üslubu gelişmekte ve tamamen yeni şekiller ve yeni tezyinat meydana gelmektedir. Binicilik sanatının Çin’e girmesiyle koşum takımının ve arabaların madeni kısımlarında hayvan üslubunun tatbik
edildiğini görüyoruz. Bunlar önce mevcut olmayan şeylerdi. Süslemeler daha ince ve zarif olmaktadır. Yeni tekniklerde kakma tekniği (renkli taşların kakılması) ve gümüş iplik tekniği (gümüs telin kakılması) çok kullanılmıştı. Bu yeni sanat, yalnız Çin’de kalmayıp, güney Çin’e ve Çin Hindistan’ına da gitmiştir. [21]
___________________________________
19 Ahmet Zeki Velidi Togan, age, s.30.
21 W. Eberhard, age, s.69.
Gerçekten, Chao Kralının girisimiyle, kuzeybatı Çin’de Hun tarzında bir süvari kıtası teşkil edilmiştir. Uzun seferler esnasında türlü güçlüklere ve değişik iklim şartlarına kolayca gögüs gerebilmesi, zamanımız araştırmacılarını bile hayrette bırakan Hun ordusu sağlamlığı, kudreti ve silahlarının üstünlüğü dolayısıyla yabancılar tarafından ilk taklit edilen bozkır müessesesi olmuştur. Söylendiği gibi, Çin askeri güçünü Hun usulünde düzenlemek ve donatmak teşebbüsü önce Chao krallığında görülmüş, daha sonra Chin imparatoru meşhur Shi- Huang-ti devrinde (MÖ 247-210) hızlandırılmış, Han imparatoru Vu-ti (MÖ 141-89)’nin kumandanlarından Wei-tsing ile, bunun yetiştirmesi olup, Hun sisteminde 140 bin kişilik bir süvari kuvveti çıkaran Ho-Kü-Ping tarafından başarıya ulaştırılmıştır. Ho-Kü-Ping Hunların ay kuşatması taktiğini uygulayan ilk yabancı kumandan olarak bilinmektedir. Atlı birlikler teşkili yolu ile Hun silahları, aslında bozkır Hun süvari elbisesi olan ceket, pantalon, Hun baslığı ve çizme de Çin’e girdi. Sürek avları da orada göründü. Bu ıslahat ve taklitler Göktürkler çağında da devam etti. [24]
___________________________________
23 Ban-gu, Han Kitabı, Ürümçi 1994, s.684.
24 İbrahim Kafesoğlu, age, s.288-289.
25 Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul 1995, s.30,32,39.
Eski Çin tarihçileri Hunlarda görülen musikiler, çalgılar ve Hunlarla Çinliler arasında görülen karşılıklı musiki ilişkileri ve Hunların Çin musikisine yaptığı etkileri hakkında önemli bilgiler vermiştir. Hunlarla evlendirilmiş Sai-Win-Chi’ye göre, Hun çalgılarından Burga (Boru) ve Davulu Çinliler çok beğenmiştir. Aynı sıralarda, Çinlilerde askeri musikinin gelişmesinde de Hunların mühim bir rol oynadığı bellidir. Bu konuda Çinli araştırmacı Shin-Chij–Bai söyle yazmıştır:
“Chin ve Han sülalelerinden itibaren kuzey kavimlerinden Hunlar sürekli olarak Çinin Kuzey sınırlarını tedirgin etmiş. Bu yüzden, Kuzey sınırlarında koruyucu askerler konulmuştur. Aynı askerler ekseriyetle sınır dışındaki göçebe kavimlerin cengâver şarkılarını ve ihtişamlı sedalarını öğrenmiş ve sesleri ile gözdağı vermeye başlamışlar. Sonra da aynı şarkılar saraya girmiş, hatta saray mabetlerindeki büyük törenlerde de söylenmiş. Bu, Çin’de Davul ve Burga musikisinin, yanı askeri musikinin şekillenmesidir.” [28]
bir gövde olduğunu bildirmektedir. Nitekim Doğu Türkistan’da Hoten dışındaki vahaların eski sakinlerinin Hun olduğu gittikçe kanıtlanmaktadır. Uygurlardan yetişmiş büyük bilgin A.Muhammed Emin Hunlardan ve Tarım nehri civarlarında bulunan şehir devletlerinden Çinliler arasına yayılan şeylerin, yalnız Hun Burgası ve askeri musiki ile münhasır kalmadığını ve bu yöndeki
___________________________________
26 W. Eberhard, age, s.77,79,81.
28 Shin-Chij-Bai, Çin Musiki Tarihi Programları, Shang-hai 1982, s.37.
etkilerin daha geniş boyutta olduğunu dile getirmiştir. Ona göre, Han döneminde Berbap (Pi-pa), Balman (Bi-li), Ğungka (Kung-hu), Burga, Ney, Davul, Buriya (Hu-jıe) gibi çalgılar Çin’e girmiştir. İmparator Han-ling-Di neyi çok beğenmiştir. Ban-Chao yürüyüşte Burga
kullanmıştır. Sao-Sao, Oğanlar üzerine yaptığı yürüyüşte Balman çaldırmıştır. Sai-Wen-Chi “Buriyada 18 melodi” adlı bir manzum eser yazmıştır ve aynı musikiyi O, Hun Burgusu ile çalmıştır. [29] Aynı dönemde Udun-Hoten nağmeleri de Han sülalesi tarafından kabul
edilip sarayda oynandığı gibi, yine askeri müttefik aramak amacıyla Orta Asya’ya gelmiş olan Çin elçisi Chang-Chien, vatanına dönerken Kumul ilinde yaygın bir duruma gelen “Mahadur mukamı”nı Çin’e götürmüştür. Han devletinin musiki sarayını yönetmekte olan Li-Yuan adlı bir müzisyen ona dayanarak 28 çeşit musiki icat etmiştir. Aynı nağme sonraları bir takım ıslah yapılmak suretiyle savaş marşı olmuştur. [30]
4-6. yüzyıllarda Hun musikilerine Çinlilerin merakları daha da artmıştır. MS 385’de Küsen (Kuça) nağmesi, 436’den sonra Suli-Kaskar nağmesi, 476’dan sonra Hunların bir dalı olan Yabbanların Davul dans musikisi Çinlilere yayılmış. [31] Aynı sıralarda, yine Soğd musikisi de Çin’e yayılmaya başlamıştır. MS 6. yüzyılda Kuzey Chi Devletinin imparatorları Ney ve Berbap çalmaya, Küsen ve Sogd musikilerini öğrenmeye merak duymuştur, hatta bundan ötürü devlet işlerini de bir yana bırakmıştır. İmparator Gao-Wei aynı musikileri
taklit ederek “gam-kaygısız musiki”yi işlemiştir ve dışarıya gidip çesitli bölgeleri teftiş ederken at üzerinde hep aynı musikiyi çalmıştır. [32] Çin’de rağbet gören Batı eller musikileri içinde Küsen musikilerin çok etkili olduğunu Çin kaynaklarından öğreniyoruz.
Budizmin Orta Asya yolu ile Çinlilere yayılmasında Hunlar büyük emek harcamıştır. MS 4. yüzyılda Çin’e götürülen Küsenli Komaraçiva, orada Budizm tercümeciliğiyle uğraşmışlardı. 425 cilt Buda metinleri tercüme etmiş ve 800’e yakın çırak yetiştirmiş olan Komaraciva, Çin’de Budizm tercümeciliğinin temelini atmış bir şahsiyettir. [33] Göktürk dönemine gelirken Çin kültüründe Hun etkilerinin ikinci merhalesi ortaya çıkmıştır. Göktürk prensesi Suyum’la beraber
___________________________________
29 Abdusükür Muhammed Emin, age, s. 80.
30 Anvar Baytur, Sin-can’daki Milletlerin Tarihi, Pekin 1991, s.216.
32 age, s.733-734.
___________________________________
34 Abdusükür Muhammed Emin, Uygur Mukam Haznesi, Ürümçi 1997, s.112,114.
35 Gu-Bao, Eski Sin-can’da Musikiler, Danslar ve Toplum, Ürümçi 1986, s.71.
36 A. von Gabain, İdikut Uygur Devletinde Hayat, Turfan 1989, s.108.
38 Xue-Zong-Ching, Göktürk Tarihi, Pekin 1993, s.775-776.
39 İsrapil Yusup - Enver Kasim, Batı Ellerin Yemek ve İçki Kültürü Tarihi, Pekin 2006, s.268.
Göktürk geleneklerinin Çinliler üzerindeki etkileri Prens Cheng-chien’in gündelik yaşamında açık olarak görülmüştür. Bu hususta Çin kaynakları söyle yazmaktadır: “Çin veliaht Cheng-chien Göktürk dilini konuşmayı ve Göktürkler gibi giyinmeyi seviyordu. Maiyetinde bulunanlardan, Göktürklere benzer beşer kişiyi toplıyarak bir Göktürk kabilesi kurdu. Onlara koyun derisinden palto giydirip, saçlarını kuyruk şeklinde uzattırdı. Bu kıyafetle çobanlıklarına devam edeceklerdi. Veliaht Cheng-chien ayrıca üzerinde beş adet kurt başı heykeli bulunan bir bayrak yaptırdı ve mızraklar dikerek, bu mızraklara bayraklar astırdı. Kendisi de yaptırdığı bir çadırda oturur, adamlarına koyun kestirip pişirtir ve onlarla beraber yanlarında asılı duran kılıçlarla koyun etini kesip yerlerdi. Veliaht Cheng-Chien çoğu zaman adamlarına şöyle söylerdi: Kendimi bir Göktürk kağanı yerine koyup ölmüş gibi yapayım. Siz de onun cenazesindeki usülleri taklit edin. Bunu söyledikten sonra Cheng-chien ölmüş gibi yaptı ve yere uzandı. Etrafında bulunan adamların hepsi ağlayıp, kendi etrafında at koşturup ve kendisine yaklaşarak yüzlerini çiziyorlardı. Bu merasim uzun süre devam ettikten sonra veliaht birdenbire kalkıp şunları söyledi: "İmparator olsam on binlerce süvariyle Chin-Cheng şehrinin Batısında avlanırım, ondan sonra saçımı uzatarak Göktürk olurum ve Li-Su-monun hükümetine şad olarak ona hizmet ederim. Bütün isteğim budur.” [41] Bunun dışında, Hunlarda görülen yüzlerini çizerek kan akıtmak suretiyle arz etmek geleneğinin de aynı sıralarda Çinlilere geçtiğini biliyoruz. [42]
Uygurların Çinlilerle olan ilişkileri Hunlar ve Göktürklere nazaran biraz farklılık göstermiştir. Uygurlar, Tang İmparatorluğu ile barış içinde geçmek ve varlığı için yardım göstermek, ticari ve kültür ilişkilerini öne sürmek gibi şartları dış siyasetin başlıca ölçüleri olarak seçmiştir. Uygur süvarilerinin MÖ 755-763’ de Tang imparatorluğunu Önglük ve Söygün isyanının tehlikesinden kurtarması, Çin için büyük önemi haiz bir harekettir. Bunun sayesinde bir kaç bin senelik bir tarihe sahip Çin kültürü korunma ve gelişme fırsatını bulmuştur.
Chang-An ve Lo-Yang gibi başkentler başta olmak üzere
___________________________________
40 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 2004, s.287.
41 Chang-Jen-tang, Tang Devrindeki Doğu Göktürkler Hakkında Yeni Belgeler, Taipei 1968, s.115-116.
42 Lin-Gan, Türk Tarihi, Ürümçi 2002, s.339.
Eski Uygur Prensleri. Bezeklik, Cave 9, ca. 8th/9th century CE, wall painting, 62.4 x 59.5 cm. Located at the Museum für Indische Kunst, Berlin-Dahlem.
imparatorluğun büyük sehirlerindeki hükümet makamlarında Hun komutanları ve siyasetçileri çalışmıştır. Aynı şehirlerde Uygurların kurduğu evler, saraylar, dükkânlar, pazarlar, hastaneler, lokantalar, tapınaklar ortaya çıkmıştır. [43] Aynı durum, Çinlileri Hun kültürünü daha da yakından tanımak fırsatına kavuşturmuştur. Nitekim Tang döneminde Çinlilerin Hun kültürünü öğrenme hareketi zirvesine ulaşmıştır. Çin kaynaklarında bahsedildiği gibi, Hun kültür etkileri arasında giyim ve musiki ön planda gelmektedir.
Kuzeyde, bu devirde yerli Hun şarkılarını taklit ederek, tabii, halk dilinde yazılmış ve bilhassa hislerindeki ve ifadelerindeki kuvvetle söhret kazanmış kısa, basit şarkılar var olmuştur. Gerçekten aslında Güney nazmının tesirleri altında kalan ve hislerin derinliğinden ziyade, şeklin mükemmeliyetine önem verilen Tang devri şiirlerinin
___________________________________
43 Abdusükür Muhammed Emin, age, s.125.
44 age, s.128.
45 L. N. Gomilev, Eski Türkler, İstanbul 2003, s.224.
46 Siffiy, Tang Devrindeki Yabancı Kültür, Pekin 1995, s.110.
47 A. von Gabain, İdikut Uygur Devletinde Hayat, Turfan 1989, s.108.
gerçek hislerle doldurulması Hun edebiyatının etkileriyle ortaya çıkmıştır. Şiirin bu yeni tahavvülünü ilk gösteren Tang şairlerinden Chen-Ze-ang’dir. Bundan ve daha başka birçok şairlerden sonra Tang devrinin parlak çağı gelmektedir. [48] Çinlilerde tiyatro sanatının vücuda gelmesi de Hunlara bağlanmaktadır. Hunlarda tiyatronun ne zaman görülmeğe başladığı hakkında elimizde kesin bir malumat yoktur. Böyle olmasına rağmen,
M. M. Nikoloviç isminde bir muharririn Belgrad’da verdiği bir konferans ve Belgrad’da “politika gazetesi’’nin 24 Ocak 1934 tarihli sayısında yazdığı bir makale, o sıralarda Türkçeye çevrilip bazı dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır. Bu muharrir, Hunların zamanımızdan dört bin yıl önce bugünkü manası ile bir dram sanatı vücuda getirdiklerini söyleyerek Hun kültür ve medeniyetinin geçmiş çağlardaki üstün manzarasından bahsediyor ve iki bin yıl önce yazılmış olduğunu söylediği bir Hun piyesi hakkında malumat veriyordu. Uygurların büyük arkeolog ve yazı bilimcisi Kurban Vali zamanımızdan iki bin yıl önce Hunların tiyatro temsil ettiğini ve tiyatronun MS 7. yüzyılda çok geliştiğini bildirmektedir. [49] Bahsedildiği gibi, Orta Asya’da bulunmuş kaya resimlerinden, hafriyat malzemelerinden ve Çin kaynaklarından Hunların iki bin yıldan fazla bir cambazlık ve tiyatro tarihine sahip olduğu bilinmektedir. Çin kaynaklarından “yazılı belgeler üzerine umumi denemeler” adlı bir kitabta, Çinlilerin önce cambazlık ve tiyatro sanatını bilmedikleri, sonra bunları Hunlardan öğrendikleri açık olarak kaydedilmiştir. Aynı Çin kaynakları Hun cambazlarının Çin’de gösterdikleri muhtelif temsilleri açıkça zikretmektedir. Çin’e giden Küsenli bilgin, mimar ve cambaz Portedin, Lo-Yang’da Çinlilere cambazlık öğretmekle uğraşmıştır. Aynı sanat dalı Çinlilerden başka, yine Kore, Japon ve Burma’ya da geçmiştir. [50] A.Muhammed Emin, Hun tiyatrosunun Han döneminde Çin’de temsil edilmeğe başladığını Süi ve Tang dönemlerine gelirken “Hu-Si” denilen Hun Tiyatrosunun büyük ölçüde yayıldığını ve bunlar arasında “Somuz” oyununun çok maruf olduğunu bildirmektedir. [51] Shuan-zong zamanında Sarayda eskisinden daha debdebeli bir hayat sürülmektedir. Kuzey kavimlerinin kuvvetli tesiri altında, gerçek bir tiyatronun başlangıçları mevcut olduğu halde, şimdi ilk defa olarak imparatorun sarayında büyük temsillerin verildiğini duyuyoruz. Sarayda eğlenceyi temin etmek için aktörler ve müzisyenler yetiştiren bir konservatuvar
___________________________________
48 W. Eberhard, age, s.219-220.
50 A. Sayrami, Tarihte Uygur Cambazlığı, Sin-cang Kültürü, S.72, 1994, s.87.
51 Abdusükür Muhammed Emin, Katlamlı Estetika, Ürümçi 1994, s.360.
___________________________________
52 W. Eberhard, age, s.210.
53 age, s.221.
55 A.Sayrami, Süi ve Tang Devletlerinde Uygur Sanatkarları, Pekin 1993, s.122-123.
sıcak bir kulübe ve MS 7.yüzyılın Çin evi haline gelen Hun çadırları Çinlilerin çok hoşuna gitmiştir. Çinli sair Bei-Chu-yi bu çadırı oldukça detaylı tarif ediyor. Çin devlet erkânı sarayların avlusuna çadır kurduruyor ve kış günlerini orada geçiriyordu. Bei, çadırı muhtemelen Hunları sembolize eden klasik renk “mavi”yle tasvir ediyor. [57] Otağın ocağının önünde şarap içmiş, konuklu veya konuksuz Hun otağı içinde yasamayı çok seven Bei-Chu-yi’nin Hun çadırı hakkında yazdığı “mavi otağ” ve “mavi otağa veda” adlı iki şiirinin Türkçe tercümesi ise, ünlü Türk bilgini B.Ögel’in “Türk kültür tarihine giriş” adlı kitabında verilmiş olduğundan, burada tekrar etmeye lüzum görmüyoruz. [58] Hunlarda tıbbın milattan önceleri de çok geliştiği ve komşu milletler üzerinde derin bir etki bıraktığı bilinmektedir. Bu bakımdan, Çinlilerin eczacılık tarihine göz atılırsa Hunların aynı sahada ne kadar ileri gittikleri anlaşılır. Nitekim Çinliler ilaç hazırlama sanatında Hunlara borçlu kalmıştır. MÖ 5. yüzyılda yazıldığı tespit edilen “Sarı İmparatorun hariciye hastalıklar tedavisi kitabı”nda Çinlilerin zehirli ilaçları Batı ellerde yaşayan Hunlardan aldıkları dile getirilmiştir. Çin’de Süi, Tang, Sung, Yuan, Ming dönemlerinde yazılan tıpla ilgili kitaplarda Çinlilerin Hunlardan getirdiği 120 çeşitten fazla ilacın adı kaydedilmiştir. Tang dönemi ise Çinlilerin Hunlardan büyük çapta ilaç getirmiş olduğu bir devirdir. [59] Şunu ayrıca belirtmek icap eder ki, Doğu ve Batı arasında iktisat ve ticaret bağı kurmuş olan İpek yolu, civarında bulunan kavimlerin tıp teknolojisi ve eczacılık bakımından alışveriş yapmaları için elverişli ortam yaratmıştır. İpek yolunda giden kervan ekipleri arasında özel tabibler de bulunmuştur. Çinlilerin kurduğu Han, Tang, Sung devletlerinin başkent ve diğer mühim şehirlerinde, Kitan, Tüpüt ve Tangut devletlerinin başkentlerinde Hunların ilaç dükkânları kurulmuştur. Sonra Moğol Yuan sarayında Uygurlardan yetişmiş Ase tarafından Ching-Shi Yao Yuan adıyla bir tıp ve eczacılık merkezi kurulmuş ve bu merkez 1273’de Guang-Hui-Si (saray hastanesi)
___________________________________
56 W. Eberhard, age, s.222-223.
57 L. N. Gomilev, age, s.224.
59 Wang-Shiao-shien, İpek Yolunda Tıp ve Eczacılık İlişkileri Üzerine
Denemeler, Ürümçi 1998, s.158.
Ameliyat da Hun tıp teknolojisinin büyük gelişmelerindendir. Tang dönemi Çin kaynaklarında Uygurların Chang-An ve Lo- Yang da beyin ve göz ameliyatiyle uğraştıklarından söz açılır. Moğol Yuan devletinde Moğollar ve Çinlilerin Uygur cerrahlarına beyin ve göz ameliyatı yaptırdığı da yine Çin kaynaklarında geçer. [63] Burada şunu belirtmek icap eder ki, Hunlar, Doğu ve Batı’da bulunan birçok kavimler arasında karşılıklı tıbbi ilişkilerin kurulmasında bir köprü rolünü oynamıştır. Örneğin, Hint, Orta ve Batı Asya menşeli 40 çesitten fazla ilaç Hunlar vasıtasıyla Çin tıbbına sokulmuştur. Karusti, Brahmi, Sanskrit ve Sogd yazılarıyla yazılmış tıp kitapları Hunlar tarafından Çinçeye tercüme edilmiştir. Çin Tıbbına özgü olan kuru iğne ile tedavi yapma yöntemi ve bazı damarlarda nabıza bakma metodu Hunlar aracılığıyla önce Orta Asya’ya, sonra Ön Asya ve Batı memleketlerine yayılmıştır. Bundan başka, Moğollar tarafından Çin’e sevk edilen pek çok Hun, Moğol ordusunda ve devlet makamlarında çalışmıştır. İçinde tabiplerin de bulunduğu bu Hunlar, Moğollarla Çinliler ve diğer kavimler arasında kültür taşıyıcı bir hüviyetle ortaya çıkmışır. Onlar, Moğollarda tıbbın gelişmesinde ve Çin tıbbının Moğollara tanıtılmasında önemli bir rol oynamıştır. Aynı dönem tabiblerinden Yuçurnuç Kaya, En-zung, Ase, Maynu, Çakay, Argun Sarı, Tarim, Icat Yari, Darma Kocu, Yucu, Sadırmış, Süyeni Ka'a (Sevinç Kaya), Temür Tüvrük, Koskuy vb. ayrıca zikredilir. Kısaca, her bakımdan gelişmiş bir tıp teknolojisini ortaya koyan Hunlar, gene eski ve orta çağlarda çeşitli kavimler ve devletler arasında tıp taşıyıcı da olarak beynelmilel bir tıp iletişim ağı kurmuştur.
___________________________________
60 Hee-Soo-Lee, İslam ve Türk Kültürünün Uzak Doğu’ya Yayılması, Ankara 1988, s.172.
61 Wang-Shiao-shien, age, s.308.
62 age, s.162.
KAYNAKÇA
24 Tarih Kitabındaki Güney ve Kuzey Devletler Devrine Ait Batı Eller Tarihi Malzemeleri , (Uygurca), Ürümçi 2004.
Ban-gu, Han Kitabı, (Uygurca), Ürümçi 1994.
BAYTUR, Anvar, Sin-cang’daki Milletlerin Tarihi, (Uygurca), Pekin 1991.
EBERHARD, W, Çin tarihi, Ankara 1995.
GOMILEV, L.N, Eski Türkler, İstanbul 2003.
GÖKALP, Ziya, Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul 1995.
Gu-Bao, Eski Sin-cang’da Musikiler, Danslar ve Toplum (Çince), Ürümçi 1986.
HANÇERLİOĞLU, Orhan, Felsefe Sözlüğü, İstanbul 1996.
Hee-Soo-Lee, İslam ve Türk kültürünün Uzak Doğu’ya Yayılması, Ankara 1988.
İSA, Muhammed, Sin–cang’ın Drama Tarihi Üzerine İlk Denemeler, Sin-Cang Sosyal Bilgiler Arastırmaları Dergisi,(Uygurca), S.3, 1994.
KAFESOĞLU, İbrahim, Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, İstanbul 1980.
KAFESOĞLU, İbrahim, Türk Milli Kültürü, İstanbul 2004.Li- Chi -Fang, Zhou- Shi –Kuang, Shü-Yong-Chang, Eski Çin Spor Tarihinden Özetsel Derlemeler, (Çinçe), 1984 .
Lin-Gan, Türk Tarihi, (Uygurca), Ürümçi 2002.
MUHAMMED EMİN, Abdusükür, Tang döneminde Sin- cang’da Şarkı ve Dans Sanatı, (Uygurca), Ürümçi 1980.
MUHAMMED EMİN, Abdusükür, Uygur Felsefe Tarihi, Ürümçi 1997.
MUHAMMED EMİN, Abdusükür, Uygur Mukam Haznesi, (Uygurca), Ürümçi 1997.
MUHAMMED EMİN Abdusükür, Katlamlı Estetika, (Uygurçe), Ürümçi 1994.
MUHAMMED EMİN Abdusükür, Uygurlarda İslam Kültürü, (Uygurca), Ürümçi 2002.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giriş, C.7, Ankara 2000.
SAYRAMI, A, Süi ve Tang Devletlerinde Uygur Sanatkârları, (Uygurca), Pekin 1993.
SAYRAMI, A, Tarihte Uygur Cambazlığı, Sin-cang Kültürü, (Uygurca), S.4-5, 1994.
Sen-Zhong-Mien, Süi – Tang Tarihi, (Çinçe), C.1, Pekin 1980.
Shin-Chij-Bai, Çin Musiki Tarihi Programları, (Çinçe), Shang- hai 1982.
Siffiy, Tang Devrindeki Yabancı Kültür, (Çinçe), Pekin 1995.
TOGAN, A. Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1981.
TURAN, Osman, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul 2004.
Türk Ansiklopedisi, C.3, Ankara 1983.
VALI, Kurban, Tarihte Yazılarımız, (Uygurca), Ürümçi 1986.
Wang – Shiao – Shien, İpek yolunda Tıp ve Eczacılık İlişkileri Üzerine Denemeler, (Çinçe), Ürümçi 1998.
Xue-Zong-Ching, Göktürk Tarihi, (Çince), Pekin 1993.
YUSUP, İsrapil - KASIM Enver, Batı ellerin Yemek Ve İçki Kültürü Tarihi, (Uygurca), Pekin 2006.
Subscribe to:
Posts (Atom)