Thursday, November 17, 2011

Monday, June 6, 2011

Dynasties: The Mongol Empire

http://i.imgur.com/gWzY3.jpg

Dynasties: The Mongol Empire-Part 1/5
Dynasties: The Mongol Empire-Part 2/5
Dynasties: The Mongol Empire-Part 3/5
Dynasties: The Mongol Empire-Part 4/5
Dynasties: The Mongol Empire-Part 5/5

Mongol Hordes: BIRTH OF AN EMPIRE [Storm From The East]



Mongol Hordes: WORLD CONQUERORS [Storm From The East]



Mongol Hordes: TARTAR CRUSADERS [Storm From The East]


Mongol Hordes: LAST KHAN OF KHANS [Storm From The East]


Mongol Empire of Kublai Khan

http://i.imgur.com/nWC4T.jpg

Mongol Empire of Kublai Khan 1/6
Mongol Empire of Kublai Khan 2/6
Mongol Empire of Kublai Khan 3/6 
Mongol Empire of Kublai Khan 4/6 
Mongol Empire of Kublai Khan 5/6 
Mongol Empire of Kublai Khan 6/6 
    

The Mongol Invasions of Japan

SECRETS OF GREAT WALL

http://www.crystalinks.com/chinawallarge.gif

Secrets of Great Wall 1
Secrets of Great Wall 2
Secrets of Great Wall 3
Secrets of Great Wall 4
Secrets of Great Wall 5
Secrets of Great Wall 6
Secrets of Great Wall 7
Secrets of Great Wall 8
Secrets of Great Wall 9
Secrets of Great Wall 10
Secrets of Great Wall 11
Secrets of Great Wall 12
Secrets of Great Wall 13
Secrets of Great Wall 14
Secrets of Great Wall 15

Monday, May 16, 2011

Nomads Life: Mongolian Eagle Hunter

http://static.bbc.co.uk/humanplanetexplorer/img/ic/640x360/images/resources/environments/mountains.jpg

Mountains

Altai Eagles

In the Altai Mountains in Mongolia the vast open spaces make hunting for animals almost impossible. Get an eagle eye view as a Kazakh hunter and golden eagle team up to hunt a fox.

Saturday, April 2, 2011

Mongol Tuuli: Mongolian Epic





1. 토브쇼오드 / 현악기
Stringed Musical Instruments- Tovshuur     몽골 홉드박물관 소장 / Hovd Museum, Mongolia
 
2. 에킬 / 현악기
Stringed Musical Instruments- Ekir        몽골 홉드박물관 소장 / Hovd Museum, Mongolia

3. 모링호오르 / 마두금
Stringed Musical Instruments- Morin Khuur     몽골 홉드박물관 소장 / Hovd Museum, Mongolia
4. 돔브르와 슈르투르 / 현악기  
Stringed Musical Instruments- Dombor & Shurtur     몽골 바양-울기박물관 소장 / Bayan-ulgii Museum, Mongolia

Mongol Biyelgee: Mongolian traditional folk dance




http://i.imgur.com/cOI2V.jpg

[Hulunbeir Spring party HQ] 13 - year-old fast horse - Mongolian long-tune / [呼伦贝尔市迎春晚会 HQ] 13 - 飞快四岁马 - 蒙古长调

Mongolian edition Chinggis book available as free download


Joğarlauw: Şıñğıs Qannıñ Tuwımı, jazılğan birinşi oqımada "Ujmaqtıñ Jaqtığı" atındağı ötkendil ängime, Moñğol tiline auwdarılğanımen endik
www.heavensfavorite.com betinnen e-betik türinde tüsirip aluwğa boladı. Jazuwşı bul isti asırğanğa deyin özine barlıq jaqsılıqtarın körsetken Moñğoldardıñ köñilşilikteri jäne qonaqjaylıqtarına degen alğız retinde ängimeni tegin usınıp otır. Sonımen birge olar erkin sezimmen joldastarına jäne tanıstarğa oqıp tarata alsındar degende, jazuwşı siz oqırmanlardan bul şığarmasınıñ satıp-aluwşılıq tuwralı saqtalğan köbeytüw zandarına qarsı sır sıylağandı suraydı.

Ascent: The Rise of Chinggis Khan, book one of the historical novel Heaven's Favorite, has been translated into Mongolian and is now available as a free download by selecting Download/Sample at www.heavensfavorite.com. The author is making it available to the Mongol people at no cost in thanks for their hospitality and aid while performing research in Mongolia. While they should feel free to distribute it to friends and acquaintances, the author ask you to please respect the copyrighted nature of his work.

Saturday, December 25, 2010

Mongolid Race (How many major races are there in the world?)


The word “race,” denoting lineage, comes from a French translation of haras (silent “h”) into the Italian razza — which in Italian of that time applied to animals, not people. This points to current English and Italian usage being derived and adapted, respectively, from the French.    

A human race is defined as a group of people with certain common inherited features that distinguish them from other groups of people. All men of whatever race are currently classified by the anthropologist or biologist as belonging to the one species, Homo sapiens. This is another way of saying that the differences between human races are not great, even though they may appear so, i.e. black vs white skin. All races of mankind in the world can interbreed because they have so much in common. All races share 99.99+% of the same genetic materials which means that division of race is largely subjective, and that the original 3-5 races were also probably just subjective descriptions as well.  The

Major Divisions of the Human Race 

Most anthropologists recognize 3 or 4 basic races of man in existence today. These races can be further subdivided into as many as 30 subgroups. 

Ethnographic division into races from Meyers Konversationslexikon of 1885-90 is listing:     

  • Caucasian races (Aryans, Hamites, Semites)     
  • Mongolian races (northern Mongolian, Chinese and Indo-Chinese, Japanese and Korean, Tibetan, Malayan, Polynesian, Maori, Micronesian, Eskimo, American Indian),     
  • Negroid races (African, Hottentots, Melanesians/Papua, “Negrito”, Australian Aborigine, Dravidians, Sinhalese)
Read the full article..


Eski Asya Hun Kültürünün Çin Kültürü Üzerindeki Etkileri
THE EFFECTS OF HUN CULTURE ON CHINESE CULTURE


http://i.imgur.com/4KE5u.jpg

Xiongnu : Eng. Hun, Qaz. Qun, Alm. Hunne, Itl. Hunno, Rus. Gunnı


Yüsüpcan YASÃN

Çin Sosyal Bilimler Akademisi


ÖZET

Çinliler Hunlarla karşılastığı ilk devirlerden itibaren Hun kültürüne ilgi duymuş ve bunun sonucu olarak da toplumsal hayatın her alanında Hun kültüründen etkilenmiştir. Çin kültüründe, iktisadi (at besleme), askeri (gelismis askeri teşkilat), dini (Gök dini) alanlar ile müzik, resim, tiyatro gibi sanat dallarında ve daha birçok alanda Hun kültürünün izleri görülebilir.

Anahtar Kelimeler: Hun kültürü, Çin Kültürü


ABSTRACT

Since Chinese had confronted with the Huns, Chinese interested in the Hun culture. Thus Chinese had been influenced by Hun culture. The traces of Hun culture can be seen in many fields such as field of economics (to keep horse), military, religious (the religious of Gök) and in arts such as music, picture, drama.


Key Words: Hun (Hunnic) Culture, Chinese Culture.



Hunlar ile Çinlilerin ilişkileri beş bin yıla yakın bir tarihe sahiptir. Bilindiği gibi, Orta Asya’nın ilk sakinleri olan ve yüksek düzlüklerde oturan Hunlar, MÖ 3. bin yılın ortalarında bugünkü Shensi ve Kansu eyaletlerini, kendi kültürlerinin merkez sahası durumuna getirmişlerdir. [1] Hun kültürü başlıca olarak bozkır hayatı üzerine kurulmuş ve gelişmiş; aynı kültür, sırf yerleşik hayata dayanan Çin kültüründen birçok bakımdan ileri gitmiştir.
___________________________________
* Ürümçi Lisesinde Kıdemli Tarih Öğretmeni

1 W. Eberhard, Çin Tarihi, Ankara 1995, s.17.


Dolayısıyla Çinliler, Hunlarla ilk temasa geçtiği devirlerden itibaren Hun kültürüne merak duymuşlar ve tarih boyunca aynı kültürün koyu etkileri altında yaşamışlardır. Tarihin her çağında harp bakımından yükselmek ve refah içinde yaşamak isteğinde olan Çinlilerde, Hun kültürüne sıkı bir biçimde bağlanmak önemli bir araç olarak seçilmiştir. Sinolog Eberhard da Çin kültürünün teşekkül etmesinde dört etrafta yaşayan komşu kavimlerin büyük katkıda bulunduğunu bildirmiştir. Bunlar arasında en kuvvetli olan Hunlardı ve en mühim rolü de onlar oynamıştır. Bu yüzden, Hunların Çin kültüründeki etkileri toplumsal hayatın bütün taraflarını kapsamıştır; hatta, Çin tarihi için bir başlangıç ve dönüm noktası teşkil ettiği devirler de çok defa görülmüştür. Ayrıca, çeşitli sebeplerden dolayı, Orta Asya’dan dışarıya doğru yönelen Hunların göç istikametlerinden biri Kuzey Çin (Mançurya) olduğundan, aynı bölgeler bir Hun ülkesi durumuna gelmiştir.

Fiilen, günümüzde Kuzey Çin’de bulunan Çinlilere iyi bir göz atılırsa, onlar arasında Hun soyunun özellikleri de dahil, köklü Hun kültürünün çeşitli belirtileri bariz bir biçimde görülür. Hun ve Çin kültür ilişkilerine geçmeden önce, Sinolog W. Eberhard’i anmak büyük bir gönül borcumuzdur. Eberhard, şimdiye kadar Çin kültüründeki Hun etkilerini tespit etmek üzerinde çalışan bilginlerin başında gelmektedir. Onun harcadığı emeklerle aydınlığa kavuşan pek çok konu, bizim bu eserimiz için önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Dolayısıyla, ona olan şükran borcumuz büyüktür.


http://i.imgur.com/Rb101.jpg
MÖ.206-MS.220, Kuzey Çin, Shaanxi, Han hanedanlığı dönemine ait terracotta heykeller, Musée Guimet, Paris.

Hun kültürünün Çin’deki etkileri iki döneme ayrılmaktadır: Birinci dönem, MÖ 2000’de başlamış ve 1368’de kurulan Ming Devleti zamanına kadar devam etmiştir. Aynı dönemin ilk belirtileri Yang-Shao diye anılan ve bugünkü Çin kültürünün esasını teşkil eden yeni kültürde görülmüştür. Takriben, MÖ 2000’de “Kuzey ve Batı Çin”in dağlık bölgelerinde en parlak devrini yaşatan Yang-Shao kültüründe, boyalı çanak-çömlek ön plandadır ve tipik bir özellik arz etmiştir. Bu, içinde Hun unsurları da bulunan karışık bir kültür olmuştur. [2] Bilginler, aynı kültürün en büyük özelliği sayılan boyalı çanak-çömleğin Hunlar tarafından getirildikleri hakkında birleşmektedirler.

http://i.imgur.com/kKkkr.jpg
MÖ.2400, Pan-Shan kültürüne ait cenaze töreninde kullanılan bir testi


http://i.imgur.com/qT8ow.jpg
Beş hanedanlık dönemine ait porselen işlemeli tabak


http://i.imgur.com/j3lLH.jpg http://i.imgur.com/rJ5TF.jpg
Geç dönemlere ait porselen eserler

Günümüzde Doğu Türkistan’daki (Xinjiang) eski kültür izlerinde bu çeşit boyalı çanak-çömlekler bolca bulunmaktadır. Çinlilerin kurduğu ilk devlet zannedilen ve MÖ 1800-1500 yıllarında iktidarda bulunmuş olması muhtemel olan Shia Sülalesi’nin, Yang-Shao kültürü üzerine kurulduğu bilinmektedir. Bu kültürde, yeni bir kültür unsuru olarak ilk tunç görülmüştür. Belki de Shia Sülalesi’nin kurulmasının sebebi tunç’un ithalidir. Tunç da Çinlilere gene Hunlardan gelmiştir.

___________________________________
2 Age, s.21.


http://i.imgur.com/lAV4x.jpg

http://i.imgur.com/wkvEU.jpg

http://i.imgur.com/zzifV.jpg

Çin’de tunç’un izlerine, ilk önce Yang-Shao kültürünün orta tabakalarında, yani takriben MÖ 1800 yıllarında rastlanmakta ve MÖ 1400’de tamamen yayılmış bulunmaktadır. En eski silahların şekilleri Sibirya’daki silahların şekillerine benzediği için mitolojik ve belirgin bazı delillerin hepsi tunç’un Çin’e kuzeyden geldiğini ve Çin’de teşekkül etmediğini gösterdiğinden, bugünkü olaylara göre bronz, Hun kavimleri vasıtasıyla Doğu Asya’ya getirilmiştir. Bundan anlaşılıyor ki, bronz dökme sanatı ilk önce Hun kavimleri tarafından uygulanmıştır. [3]


http://i.imgur.com/CxZor.jpg
"Po Cheng" Tören çanı, MÖ.6.-5.yy arası




Shia sülalesi zamanında, Hun kültürünün Çinliler üzerindeki etkilerinden biri musiki sahasında görülmüştür. Aynı yüzyıllarda, aralarında Hunların da bulunduğu komşu kavimlerin musiki ve dansları Çinlileri etki altına almaya başlamıştır. Eski Çin kaynaklarından “Chou ikramları”nda, Tilo adında bir adamın yabancı kavimlerin musikilerini öğrenen ilk sanatkâr olduğu kaydedilmiştir. [4] Shang sülalesi zamanında (MÖ 1450-1050), Hun kültürünün etkileri devam etmiştir ve önceleri Çin’de dünyayı idare eden büyük ilah Shan-Di kültünün yerini gittikçe Hunların Gök dini almıştır. Nitekim Çin’de Shang devrinde bir kültür değişmesi baslamış ve önceki Çin toprak-bereket tanrıları yanında Gök dini kendini hissettirmiştir. Çok tanrılı bir dine sahip olan Çin’de tanrıların en büyüğü sayılan Di bir tarım-toprak tanrısı idi. Toprak, ana tanrıça olarak tasavvur olunuyordu. Sonraları Di, Gök dininin tesiriyle, insanların atası olan bir tanrı-kral haline gelmiştir. [5] Shang sülalesi kurulduğu ilk senelerde, yani MÖ 1450’de, Hun kültürünün en mühim hayvanı olan at, Çin’e getirilmiştir. Bunun yanında harp arabası da Çin’e girmiştir. [6] At ve arabanın nakledilmesi Shang devletinde birçok bakımdan çabuk değişme yapmıştır. Şimdi araba sahipleri, kısa bir zamanda Shang devletinde imtiyazlı zadegân (soylular) tabakasını teşkil ediyorlar, bir nevi asilzade oluyorlar ve devletin şekli daha ziyade bir derebeylik sekline yaklaşıyordu. Hükümdar ailesi de arabayı ve bununla daha büyük istilalara müsait olan yeni bir harp tekniği kabul ediyordu. Böylece, Shang devleti zamanla artan Kuzey (Hun) tesiriyle değiştirildikten sonra genişlemiştir ve eski çağlardan
___________________________________
3 Age, s. 24.
4 Abdusükür Muhammed Emin, Tang Döneminde Sin-Cangda Şarkı ve Dans Sanatı, Ürümçi 1980, s.4.

5 W. Eberhard, age, s.61.
6 Türk Ansiklopedisi, C.3, Ankara 1983, s.195.


beri Tibetlilerle birlikte Hun kabilelerinin yaşadığı bölgeye uzanmıştır. [7]
Çin’de bronz sanatı Shia döneminde Hunlardan ithal edildiği gibi, Shang devrinin en yüksek sanat eserleri şüphesiz ki, bronzlardır. Aynı devirde bronz dökücülüğü kuzeyden hicret etmiş Kun-vu adlı bir kabilenin elinde bulunmuştur. Muhtemelen bu kabile Hundur. Bunun için Shang devri bitip Chou devri başladığı zaman, bronzların şekilleri ve örnekleri de değişmemiştir. [8] Shang kültüründe Hun unsurlarının bununla münhasır kalmadığı vurgulanmaktadır ve hatta Shangların kendi dillerinin de aslında Hunca olduğu iddia edilmektedir. [9] Şimdiye kadar ekseriyetle Çinlilerin kurduğu bir devlet olarak zannedilmekte olan Chou sülalesinin (MÖ 1050-256) aslında Orta Asya’dan gelen Hunlar tarafından kurulduğu ve aynı devlet aracılığıyla eski Hun inançlarının, hukuk düşüncesinin ve pek çok Hunca sözlüğün Çinlilere geçmiş olduğu 19. yüzyılda Türkoloji bilginleri tarafından kabul edilmeye başlayan bir fikirdir. Çinli bilim adamı Shui-zhong-Shu da Chouların, Çin kaynaklarında Bai-Di (“Beyaz Hun” anlamında gelir) olarak zikredilen Hunlardan neş’et ettiğini (çıktığını) bildirmektedir.




Chouların Çin’de görülüp devlet geliştikçe yerli unsurlarla karışan bozkır Hun kültürü, Çin’de yayılmış ve bu iki kültürün kaynaşmasından gerçek Çin medeniyeti ve Çin topluluğunun esasları kurulmuştur. [10] Bahsedildiği gibi, gerçek Çin tarihinin başladığı Choular devrinde (MÖ 1050-247) yerli kültür üzerinde kuzeybatı tesirleri büsbütün arttı. Hun menseli oldukları ileri sürülen Choular, içinde güneş, ay ve yıldız kültlerinin bulunduğu Gök dinine inanıyorlardı. İlk etkileri Shang devrinde görülen Gök dini, bu tarihten sonra da Çinliler üzerinde ve düşüncelerinde olağan üstü bir rol oynamaya devam etmiştir. Daha önceleri Çin’de, dünyayı idare eden büyük ilah Shan-Di kültü hâkim iken, Chou(Çu)lar onu ortadan kaldırıp, natüralizm ve kahramanlar kültünü yerleştirmişler. Başkent Loyang Şehri bu dinin tesiri ile, dünyanın merkezi sayılıyordu.
Nihayet yüksek iktidara sahip hükümdar, Çin’de “Gök’ün oğlu” mertebesine yükseltildi. Choular, Çin’e yeni bir idare sistemi ve yeni akideler getirmişlerdir. W. Koppers de onları Orta Asya’dan Çin’e yeni devletçilik sistemi getiren atlı Hunlar olarak kabul etmektedir.

___________________________________
7 W. Eberhard, age, s.31.
8 age, s.68.
9 A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giris, İstanbul 1981, s.14.
10 İbrahim Kafesoğlu, Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, İstanbul 1980, s.47.



Herhalde Choular zamanında, birisi sihirbazlık, diğeri din umdelerini temsil etmek üzere, Hunların çift krallık usulü hakim bulunduğu malumdur. Bunlardan sihirbazlığı temsil eden kralın, Shanglardan kaldığı kabul olunmaktadır. G. Haloun ilk Chou Kralları isimlerinin
dört heceli olmasını dahi bunların Hun asıllı oluşu ile ilgili görmektedir. Bazı çağdaş siyasi Çin bilginlerinin, kadim Hun-Çin münasibetinden bahsederek yazdıkları yazılarında, Chou Hükümdarı Ton’un zamanından miras olarak bunlardan “eti”, “kuta”, “anru”, “tay” gibi "Hunca" kelimelerin kalmış olduğu eski Çin kaynaklarından alınarak yazıldı. Finlandiyalı Mongolist G. J. Ramstedt, Çin ve Kore dillerinin bugün konuşulan lehçeleri üzerinde tetkikatta bulunarak, Hun dilinin yalnız eski Çin dili üzerindeki tesirini tesbit etmekle kalmamış, Hun dilinin en eski inkişaf sahasının Kuzey Çin ve Kore mıntıkası olduğunu dahi ileri sürmüştür. [11] Günümüzde Kuzey Çin’de yasayan Çinlilerin dilinde Hun dilinin etkileri bariz olarak görülür. Örneğin, Türkçe “ben yemek yemem” cümlesi Çinlilerde “men bu çi” şeklinde söylenir. Özkan Öztekten tarafından “6.Uluslararası Türk Kültür Kongresi”ne sunulan “Dünya Dillerinde Türkçenin İzleri” adlı bir bildiride, Çincede bulunan Hunca sözlüklerin sayısının 300 den fazla olduğu bildirilmiştir. Hun ve Tibetlilerden müteşekkil olan süvariler de Chuo devletinin ilk yıllarından itibaren Çin’de savaşlara sevk edilmiştir. [12] Eskiden çoban olan bu istilacılar, ziraatla meşgul olan Shanglardan harp esirlerini daha iyi kullanmasını bildiklerinden, insan kurban etme âdetini ortadan kaldırmışlardı. Choular Çin’de mezar şekillerini de değiştirmiştir. Shang devrinde toprak altında ev şeklinde mezarlar yapılmıştır. Simdi ise büyük bozkır sakinlerinin tercih ettikleri gibi, büyük tümülüs – mezarlar yapılıyordu. Yani Chou hükümdarlarının mezarları ise, Orta Asyadakilerin şekillerine çok benzeyen büyük tepeler halinde idi. [13]

http://i.imgur.com/jcvKx.jpg
Yangling dolaylarında Han hanedanlığına ait bir anıtmezar


http://i.imgur.com/TcL3z.jpg

Bu çeşit mezar tarzının Çin’de son zamanlarda Chin, Han ve Tang dönemlerinde de devam ettiğini iyi biliyoruz. “Herhalde, bu Choularda, tamamıyla son zamanlarda Hun kavimlerinde görülen bazı âdetin hâkim bulunduğunu gösteren kayıtlar, lisanî mütalaalara nispetle daha kuvvetlidir. Ezcümle, bunlarda ölmüş ecdada nisbetle tatbik olunan tabu tamamıyla Hunca olmuştur.” [14]
Chou devrinin ortalarında Hun musikilerinin Çin’de büyük bir yankı uyandırdığı bilinmektedir. MÖ 6. yüzyılda Hunların bir bölüğü Çin’e gitmiş ve il Dağça devletini kurmuştur. Çinliler arasında

___________________________________
11 A. Zeki Velidi Togan, age, s.14-15.
12 Li- Chi -Fang, Zhou- Shi –Kuang, Shü-Yong-Chang, Eski Çin Spor Tarihinden Özetsel Derlemeler, 1984, s.27.

13 W. Eberhard, age, s.35-36, 69.
14 A. Zeki Velidi Togan, age, s.14.


şarkı söylemek ve dans oynamak suretiyle yaşamını sürdüren bu Hunların, Çin’e yeni sanat unsurlarını getirdiği anlaşılmaktadır. [15] MÖ.550-280 yılları arasındaki devirde bütün Çin felsefesinin ve cemiyet nizamının esası kurulmuş ve büyük filozoflar da ortaya çıkmıştır.


http://i.imgur.com/9170D.gif
Konfüçyüs

Bunlar arasında Çin tarihinde ünü son zamanlara kadar devam edegelen ve “Çin Sokratesi” diye tavsip edilen Konfüçyüs’ün akidesi, sosyal felsefesi ve siyasi gayesi Hunların Gök dini ve ona dayanan hukuk düşüncesinden gelmistir. Bu yüzden, Konfüçyüs’ün Tanrıyı en büyük kudret olarak tasavvuru, devlet-aile, tanrı-hükümdar münasebeti ve ahlak düşünceleri Hunların tanrı, kut ve töre anlayışları ile bir parallelik arz etmektedir. Konfüçyüs’ün eski Hun mentalitelerini nakil ve izah ettiğine dair diğer bir delil de, Tanrı’dan bahsederken, Çinçe olmayan “Tien” sözünü kullanmasıdır. O, Lun-yü (Felsefe Konuşmaları) adlı kitabında Gök ve Tanrı tabirlerini daima bu kelime ile karşılamıştır. Bu da Türkçe “Tanrı” (Tengri) kelimesinden başka bir şey değildir. [16] Bahsedildiği gibi, Konfüçyüs talimlerinin asli Çin Tanrı düşüncesiyle bir türlü alakası yoktur. Dolayısıyla, bu hususta en iyi araştırmaları yapan W. Eberhard haklı olarak şöyle demiştir:
“Konfüçyüs’ün akidesi, Gök dininin sırf bir gelişmesinden ibarettir.” [17] Bir ekleme var ki, muharip devletler zamanında yasayan Meng-Ze ve “Çin Roscelini” saymak gerekir olan Shun-Ze ile her ikisi Konfüçyüs taraftarıdırlar. Her ikisi de Konfüçyüs fikirlerini geliştirmeğe çalışmışlar. Çin felsefesi de Konfüçyüs fikirleri dahil, Dao öğretisi ve Budacılık olmak üzere üç koldan gelişmiştir. [18] Aynı devir Hun kültürünün Çinlilere yaptığı etkileri arasında demircilik de vardır. Hunların demircilik ile sıkı bir bağları vardır. Ama Orta Asya’da Hunların bu madeni ne zaman tanıdıklarının tarihini tayin etmek zordur. Çinlilere demirciliğin MÖ
ancak 7.yüzyılda Choular zamanında malum olduğu fikri sanat tarihçisi O. Münsterberg tarafından ileri sürülmüştür. Fakat demirin geniş mikyasta ve silah imali için istimali Çin’de ancak milattan önce 300’lerde başlamıştır. Çin sanatı mütehassısı Carl. W. Bishop’un
6.5.1937 tarihiyle Columbia Üniversitesi hocalarından Dr. Thomasreade yazdığı bir mektubunda, en eski Çin demir silahları Shan- si eyaletinde ve Chou sülalesinin vatanı olan yerlerde bulunduğundan, demirin, “Steppe corridor”, yani Wei nehri havzası yoluyla batıdan gelmiş olduğunu ve bunu Chouların getirmiş
___________________________________
15 Abdusükür Muhammed Emin, Uygur Mukam Haznesi, Ürümçi 1997, s.75.
16 İbrahim Kafesoğlu, age, s.46-48.

17 W. Eberhard, age, Ankara 1995, s.46.
18 Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü, İstanbul 1996, s.50.


bulunduğunu ileri sürmüştür. [19] Demirciliğin Çinlilere Hunlardan gelmiş olduğunu Çinli bilim adamları da vurgulamaktadır. Bu konuda Sen-Zhong- Mian söyle yazmıştır: “Sibirya’da bulunan her bir bölgede demir ocakları vardır .... Göktürkler demire “Tamur” adını
vermiştir. Aynı sözcüğün birinci hecesi olan “Ta” ile Çincedeki “Tie” (“Demir” anlamında gelen Çinçe isaret) nin eski telaffuzu aynıdır. Bu, Çin’de demir kullanma teknolojisinin Kuzey-Batı taraflardan gelmiş olduğunu kanıtlamaktadır. [20]
Hayvan üslubunun Hunlarla ilgili olduğu hakkında fikir ayrılığı yoktur. Bu sanat üslubunun ilk belirtileri Orta Asya’da MÖ 3. bin yıllarına kadar gitmektedir. Fakat Karlgren tarafından yapılan yeni araştırmalar, bu üslubun MÖ 600’lerde doğrudan doğuya bronz sanatına tesir edilebilecek kadar gelişmiş olduğuna Shang devrinden kalan en yeni buluntular, hayvan üslubunun silah sanatının, hiç olmazsa, MÖ 14. yüzyılda tamamen gelişmiş olarak mevcut olduğuna şüphe bırakmamaktadır. En aşağı MÖ 600’den beri bu hayvan üslubu, eski Çin bronz kültürüne kuvvetle tesir etmektedir. Kuvvetli bir hayvan üslubu gelişmekte ve tamamen yeni şekiller ve yeni tezyinat meydana gelmektedir. Binicilik sanatının Çin’e girmesiyle koşum takımının ve arabaların madeni kısımlarında hayvan üslubunun tatbik
edildiğini görüyoruz. Bunlar önce mevcut olmayan şeylerdi. Süslemeler daha ince ve zarif olmaktadır. Yeni tekniklerde kakma tekniği (renkli taşların kakılması) ve gümüş iplik tekniği (gümüs telin kakılması) çok kullanılmıştı. Bu yeni sanat, yalnız Çin’de kalmayıp, güney Çin’e ve Çin Hindistan’ına da gitmiştir. [21]


http://i.imgur.com/OmfwM.jpg

Özet olarak bu hususta, aynı devir Çin kültüründe köklü bir değisme yapan Hun kültürünün önemli belirtileri olarak Chou devletindeki görüntülerden anlaşıldığı üzere, iktisadi (at besleme), dini (gök kültü), idari (gelismiş askeri karakter), sanat (hayvan üslubu) vb. gibi aslı Hun unsurları müsahede edilmiştir. [22] Chou döneminin son zamanlarında Çin’de muharip devletler denilen mahalli hanedanlar ortaya çıktığı zaman, Çinliler de Hun kültürünün üstünlüğünü daha iyi hissedilmeye baslamıştır ve derebeylik hükümdarları arasında Hun kültürü hakkında münakaşalar sürmüştür. Neticede, önemi kavranılmış olan Hun kültürü Çinliler tarafından planlı olarak kabul edilmeye başlamıştır. Yukarıda bahsedildiği gibi, atın Shang ve Chou dönemlerinde Çin’e girmesine

___________________________________
19 Ahmet Zeki Velidi Togan, age, s.30.
20 Sen-Zhong-Mien, Süi-Tang Tarihi, C.1, Pekin 1980, s.24.

21 W. Eberhard, age, s.69.
22 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 2004, s.51.



http://i.imgur.com/3uqEK.jpg

rağmen, Çinliler gruplar halinde savaşa hazır bir süvari haline gelememiş. Bu yüzden, diğer derebeylerin önüne geçmek isteyen Chao Kıralı Vu-Ling örf ve adetlerini değiştirmiş, maiyetine Hun elbiselerini giymeyi, binicilik ve okçuluk hareketlerini öğretmiştir. [23]
Gerçekten, Chao Kralının girisimiyle, kuzeybatı Çin’de Hun tarzında bir süvari kıtası teşkil edilmiştir. Uzun seferler esnasında türlü güçlüklere ve değişik iklim şartlarına kolayca gögüs gerebilmesi, zamanımız araştırmacılarını bile hayrette bırakan Hun ordusu sağlamlığı, kudreti ve silahlarının üstünlüğü dolayısıyla yabancılar tarafından ilk taklit edilen bozkır müessesesi olmuştur. Söylendiği gibi, Çin askeri güçünü Hun usulünde düzenlemek ve donatmak teşebbüsü önce Chao krallığında görülmüş, daha sonra Chin imparatoru meşhur Shi- Huang-ti devrinde (MÖ 247-210) hızlandırılmış, Han imparatoru Vu-ti (MÖ 141-89)’nin kumandanlarından Wei-tsing ile, bunun yetiştirmesi olup, Hun sisteminde 140 bin kişilik bir süvari kuvveti çıkaran Ho-Kü-Ping tarafından başarıya ulaştırılmıştır. Ho-Kü-Ping Hunların ay kuşatması taktiğini uygulayan ilk yabancı kumandan olarak bilinmektedir. Atlı birlikler teşkili yolu ile Hun silahları, aslında bozkır Hun süvari elbisesi olan ceket, pantalon, Hun baslığı ve çizme de Çin’e girdi. Sürek avları da orada göründü. Bu ıslahat ve taklitler Göktürkler çağında da devam etti. [24]


http://i.imgur.com/Eb7Az.jpg

Hunlarda 4000 yıllık bir tarihi bilinen on iki hayvanlı Hun takviminin de Çinlilere geçtiği bilinmektedir. Ama ne zaman geçtikleri kesin olarak belirtilmemektedir. Chin sülalesinin bir Hun devleti olduğu fikrini ileri süren ünlü şarkiyatçı Çavans (Edouard Chavannes), bu devletin hüküm sürdüğü sıralarda, on iki hayvanlı takvimin ve dört temel unsurdan kaynaklanan dört cihet düşüncesinin Hunlardan Çinlilere geçtiğini bildirmektedir. [25] Bahsedilmesi icap eden bir şey var ki, ilim sahasında Chin sülalesinin bir Hun devleti olduğu henüz tam olarak kabul edilmezse de, aynı devletin koyu bir Hun kültürüne büründüğü hakkında fikir ayrılığı yoktur. Chin sülalesinde başlangıçtan beri ahalinin ekserisinin saf Çinli olmadığına, Hunlar ve Tibetlilerle çok karışmış olduğuna şüphe yoktur. Saf Çinliler bu devletten “yarı barbar” diye bahsederler. Zamanla bu yabancı tesir azalmıyor, mütemadiyen tazeleniyordu. Chin’in en meşhur nazırlarından biri olan Yo-Yü, yabancı menşeidendir. Yabancı tesirle devlet, Çin’in diğer feodal kültürleriyle hiç bir zaman fazla kaynaşmamıştır. Bunun için feodalizmden en kolay kurtulabilen bu devlet olmuştur. Bu devlette göçebe muharip kavimlerinin tesirleri çok olduğundan, ilk defa
___________________________________
23 Ban-gu, Han Kitabı, Ürümçi 1994, s.684.
24 İbrahim Kafesoğlu, age, s.288-289.
25 Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul 1995, s.30,32,39.






burada, bütün halkın hatta köylülerin de harpte kullanılacakları fikri yayılmaktadır. Bu yüzden aynı sülale gittikçe askeri bir mahiyet almıştır. Shi -Huang-tinin kendisi de göçebe kavimlerin eski kuzey kültürlerine ait bir fikri kabul ettiğini görüyoruz. [26] Türk bilim adamlarından Osman Turan’a göre, aynı takvim MS 48’de San-sı eyaletine yerleşen Hunlar vasıtasıyla Çin’de intisar etmiştir. [27] Çin’de MS 1. yüzyıllara dayanan belgelerde bu sistemin izleri görülebilir.


http://i.imgur.com/NQX2R.jpg

Eski Çin kaynaklarına göre, o döneminde Hunların Çinliler üzerindeki etkileri daha da çoğalmaya başlamıştır ve elbise, ev takımları (koltuk, yatak, sandalye), yemekler, çalgı ve dans, ulaşım araçları, iktisadi yasam tarzları ve maden oyma ve kakma sanatları Çinliler tarafından çok beğenilmiştir. Hükümdarlar gibi başkentteki aristokratlar grubu da arka arkaya onu taklit etmişlerdi. Bilhassa aynı kültür belirtileri arasında Hun musikisinin etkileri başta gelmektedir.
Eski Çin tarihçileri Hunlarda görülen musikiler, çalgılar ve Hunlarla Çinliler arasında görülen karşılıklı musiki ilişkileri ve Hunların Çin musikisine yaptığı etkileri hakkında önemli bilgiler vermiştir. Hunlarla evlendirilmiş Sai-Win-Chi’ye göre, Hun çalgılarından Burga (Boru) ve Davulu Çinliler çok beğenmiştir. Aynı sıralarda, Çinlilerde askeri musikinin gelişmesinde de Hunların mühim bir rol oynadığı bellidir. Bu konuda Çinli araştırmacı Shin-Chij–Bai söyle yazmıştır:
“Chin ve Han sülalelerinden itibaren kuzey kavimlerinden Hunlar sürekli olarak Çinin Kuzey sınırlarını tedirgin etmiş. Bu yüzden, Kuzey sınırlarında koruyucu askerler konulmuştur. Aynı askerler ekseriyetle sınır dışındaki göçebe kavimlerin cengâver şarkılarını ve ihtişamlı sedalarını öğrenmiş ve sesleri ile gözdağı vermeye başlamışlar. Sonra da aynı şarkılar saraya girmiş, hatta saray mabetlerindeki büyük törenlerde de söylenmiş. Bu, Çin’de Davul ve Burga musikisinin, yanı askeri musikinin şekillenmesidir.” [28]


http://i.imgur.com/IwdVm.jpg

Şunu ayrıca belirtmek icap eder ki, Kuzey’de bulunan Hunların ve Tanrı Dağları’nın güneyindeki vahalarda kurulmuş şehir devletlerinin musikileri, Çin kaynaklarında “Hu musikileri” adı altında kaydedilmiştir. Çinli araştırmacı Yang-Yin-Lu, Hu musikilerinin hep
bir gövde olduğunu bildirmektedir. Nitekim Doğu Türkistan’da Hoten dışındaki vahaların eski sakinlerinin Hun olduğu gittikçe kanıtlanmaktadır. Uygurlardan yetişmiş büyük bilgin A.Muhammed Emin Hunlardan ve Tarım nehri civarlarında bulunan şehir devletlerinden Çinliler arasına yayılan şeylerin, yalnız Hun Burgası ve askeri musiki ile münhasır kalmadığını ve bu yöndeki

___________________________________
26 W. Eberhard, age, s.77,79,81.
27 Osman Turan, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, Istanbul 2004, s.71.
28 Shin-Chij-Bai, Çin Musiki Tarihi Programları, Shang-hai 1982, s.37.




http://i.imgur.com/Z9p0v.jpghttp://i.imgur.com/9XLZH.jpg
Pipa (Birbap) ve çalgıcısı

etkilerin daha geniş boyutta olduğunu dile getirmiştir. Ona göre, Han döneminde Berbap (Pi-pa), Balman (Bi-li), Ğungka (Kung-hu), Burga, Ney, Davul, Buriya (Hu-jıe) gibi çalgılar Çin’e girmiştir. İmparator Han-ling-Di neyi çok beğenmiştir. Ban-Chao yürüyüşte Burga
kullanmıştır. Sao-Sao, Oğanlar üzerine yaptığı yürüyüşte Balman çaldırmıştır. Sai-Wen-Chi “Buriyada 18 melodi” adlı bir manzum eser yazmıştır ve aynı musikiyi O, Hun Burgusu ile çalmıştır. [29] Aynı dönemde Udun-Hoten nağmeleri de Han sülalesi tarafından kabul
edilip sarayda oynandığı gibi, yine askeri müttefik aramak amacıyla Orta Asya’ya gelmiş olan Çin elçisi Chang-Chien, vatanına dönerken Kumul ilinde yaygın bir duruma gelen “Mahadur mukamı”nı Çin’e götürmüştür. Han devletinin musiki sarayını yönetmekte olan Li-Yuan adlı bir müzisyen ona dayanarak 28 çeşit musiki icat etmiştir. Aynı nağme sonraları bir takım ıslah yapılmak suretiyle savaş marşı olmuştur. [30]
4-6. yüzyıllarda Hun musikilerine Çinlilerin merakları daha da artmıştır. MS 385’de Küsen (Kuça) nağmesi, 436’den sonra Suli-Kaskar nağmesi, 476’dan sonra Hunların bir dalı olan Yabbanların Davul dans musikisi Çinlilere yayılmış. [31] Aynı sıralarda, yine Soğd musikisi de Çin’e yayılmaya başlamıştır. MS 6. yüzyılda Kuzey Chi Devletinin imparatorları Ney ve Berbap çalmaya, Küsen ve Sogd musikilerini öğrenmeye merak duymuştur, hatta bundan ötürü devlet işlerini de bir yana bırakmıştır. İmparator Gao-Wei aynı musikileri
taklit ederek “gam-kaygısız musiki”yi işlemiştir ve dışarıya gidip çesitli bölgeleri teftiş ederken at üzerinde hep aynı musikiyi çalmıştır. [32] Çin’de rağbet gören Batı eller musikileri içinde Küsen musikilerin çok etkili olduğunu Çin kaynaklarından öğreniyoruz.
Budizmin Orta Asya yolu ile Çinlilere yayılmasında Hunlar büyük emek harcamıştır. MS 4. yüzyılda Çin’e götürülen Küsenli Komaraçiva, orada Budizm tercümeciliğiyle uğraşmışlardı. 425 cilt Buda metinleri tercüme etmiş ve 800’e yakın çırak yetiştirmiş olan Komaraciva, Çin’de Budizm tercümeciliğinin temelini atmış bir şahsiyettir. [33] Göktürk dönemine gelirken Çin kültüründe Hun etkilerinin ikinci merhalesi ortaya çıkmıştır. Göktürk prensesi Suyum’la beraber
___________________________________
29 Abdusükür Muhammed Emin, age, s. 80.

30 Anvar Baytur, Sin-can’daki Milletlerin Tarihi, Pekin 1991, s.216.
31 24 Tarih Kitabındaki Güney ve Kuzey Devletler Devrine Ait Batı Eller Tarihi Malzemeleri, Ürümçi 2004, 528.

32 age, s.733-734.
33 Abdusükür Muhammed Emin, Uygur Felsefe Tarihi, Ürümçi 1997, s.87- 88



http://i.imgur.com/HjwDt.jpg

Çin’e giden Sucup, Beg-Jiztong, Beg-Manda gibi Hun müzisyenleri Çinlilerin musiki alanında öğretim ve ıslahat yapmakla kalmamış, aynı zamanda pek çok musikiyi icat ederek Çin musikilerinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Sucup, Çinlilerin dağınık bir duruma düşüp bozulmuş olan yedi bölümlü musiki ritmini tanzim etmiş ve 12 bölümlü musiki kuralını icat etmiştir. Çin musiki tarihinde dönüm noktası teşkil eden Sucub’un aynı kuralı, Çin’de Song dönemine kadar sürmüştür ve Doğu’da Kore, Japon, Batı’da Hint’e kadar yayılmıştır. Güney’de Tibet, Yunnan, Burma ve Vietnam musikilerine etki yapmıştır. [34] Kaynaklara göre, Çin’de Süi Devleti kurulduktan sonra kültür bakımından Çinliler tamamen kuzeye uyan musiki ve giyimden başlamak üzere gündelik hayatta kullanılan pek çok şey almışlardır. Süi sarayındaki Hun müzisyenlerin başında gelenlerden Beg-Manda ondan fazla musiki icat etmiş ve sarayda çoktan söylenmekte olan şehvetengiz ve düşük mahiyetteki şarkıları ortadan kaldırıp saray sanatının içeriklerini temizlemiştir. Süi ve Tang nağmeleri arasında “Hun musikisi” adında bir musiki vardı. Bunun dışında, kaynaklarda Tang Saray musikileri arasında bulunan “Köktürk Sen–teyi” denilen bir musikiden söz açılmıştır. [35] Bahsi geçen musikinin “Köktürk sanemi” veya “Köktürklerde Üç Tur” anlamına geldiği bildirilmektedir. MÖ 636’de Tang İmparatorluğu tarafından zaptedilen Koçu’nun musikileri, bu tarihten sonra Çinlilerin dikkatini çekmiş ve aynı şehirden 14 müzisyen Çhang-An’e sevkedilmiş. [36] Böylece, Koçu musikilerinin Tang sarayında yayılmasıyla, aslında dokuz bölümden müteşekkil olan Tang musikileri, on bölümlü bir musiki haline gelmiştir. [37] Yine “Hun oyunu” ve “A-Chu oyunu” adlı musikiler bir süre Chang-An’de yayılmış olmasına rağmen, sonraları kaybolmuştur. Tang döneminde yaşayan Yen-Xiu, Hun dilinde konuşabiliyordu. Gene Hun dilinde şarkı söyleyebiliyor ve dans oynayabiliyordu. [38]

http://i.imgur.com/mYaVB.jpg

Demek ki, ilk gelişmeleri Süi ve Tang dönemlerinde görülen Çin musikilerinin temeli, Çinlilerden ziyade, Göktürkleri ihtiva etmek üzere etrafta bulunan yabancı kavimlerin musikilerine dayanmakla ortaya çıkmıştır. Koçu’nun zaptinden sonra Çinliler üzüm nüvesi getirip bahçelerde yetiştirmiş, pekmez ve şarap istihsal etmek tekniği de öğrenmişlerdir. [39]
___________________________________
34 Abdusükür Muhammed Emin, Uygur Mukam Haznesi, Ürümçi 1997, s.112,114.
35 Gu-Bao, Eski Sin-can’da Musikiler, Danslar ve Toplum, Ürümçi 1986, s.71.

36 A. von Gabain, İdikut Uygur Devletinde Hayat, Turfan 1989, s.108.
37 Abdusükür Muhammed Emin, age, Ürümçi 1997, s.127-132.
38 Xue-Zong-Ching, Göktürk Tarihi, Pekin 1993, s.775-776.
39 İsrapil Yusup - Enver Kasim, Batı Ellerin Yemek ve İçki Kültürü Tarihi, Pekin 2006, s.268.



http://i.imgur.com/6xgCW.jpg

Aynı sıralarda Hun harp teknikleri yanında sporları da Çinlilerin dikkatini çekmiştir. Kadınların da iştirak ettikleri çeşitli top oyunları (futbol, golf ve polo ya benzer türleri) Hunlardan beri Hunlar arasında oynanmakta olup, Göktürkler çağında Çin’e de yayılmıştır. [40]
Göktürk geleneklerinin Çinliler üzerindeki etkileri Prens Cheng-chien’in gündelik yaşamında açık olarak görülmüştür. Bu hususta Çin kaynakları söyle yazmaktadır: “Çin veliaht Cheng-chien Göktürk dilini konuşmayı ve Göktürkler gibi giyinmeyi seviyordu. Maiyetinde bulunanlardan, Göktürklere benzer beşer kişiyi toplıyarak bir Göktürk kabilesi kurdu. Onlara koyun derisinden palto giydirip, saçlarını kuyruk şeklinde uzattırdı. Bu kıyafetle çobanlıklarına devam edeceklerdi. Veliaht Cheng-chien ayrıca üzerinde beş adet kurt başı heykeli bulunan bir bayrak yaptırdı ve mızraklar dikerek, bu mızraklara bayraklar astırdı. Kendisi de yaptırdığı bir çadırda oturur, adamlarına koyun kestirip pişirtir ve onlarla beraber yanlarında asılı duran kılıçlarla koyun etini kesip yerlerdi. Veliaht Cheng-Chien çoğu zaman adamlarına şöyle söylerdi: Kendimi bir Göktürk kağanı yerine koyup ölmüş gibi yapayım. Siz de onun cenazesindeki usülleri taklit edin. Bunu söyledikten sonra Cheng-chien ölmüş gibi yaptı ve yere uzandı. Etrafında bulunan adamların hepsi ağlayıp, kendi etrafında at koşturup ve kendisine yaklaşarak yüzlerini çiziyorlardı. Bu merasim uzun süre devam ettikten sonra veliaht birdenbire kalkıp şunları söyledi: "İmparator olsam on binlerce süvariyle Chin-Cheng şehrinin Batısında avlanırım, ondan sonra saçımı uzatarak Göktürk olurum ve Li-Su-monun hükümetine şad olarak ona hizmet ederim. Bütün isteğim budur.” [41] Bunun dışında, Hunlarda görülen yüzlerini çizerek kan akıtmak suretiyle arz etmek geleneğinin de aynı sıralarda Çinlilere geçtiğini biliyoruz. [42]
Uygurların Çinlilerle olan ilişkileri Hunlar ve Göktürklere nazaran biraz farklılık göstermiştir. Uygurlar, Tang İmparatorluğu ile barış içinde geçmek ve varlığı için yardım göstermek, ticari ve kültür ilişkilerini öne sürmek gibi şartları dış siyasetin başlıca ölçüleri olarak seçmiştir. Uygur süvarilerinin MÖ 755-763’ de Tang imparatorluğunu Önglük ve Söygün isyanının tehlikesinden kurtarması, Çin için büyük önemi haiz bir harekettir. Bunun sayesinde bir kaç bin senelik bir tarihe sahip Çin kültürü korunma ve gelişme fırsatını bulmuştur.
Chang-An ve Lo-Yang gibi başkentler başta olmak üzere
___________________________________
40 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 2004, s.287.
41 Chang-Jen-tang, Tang Devrindeki Doğu Göktürkler Hakkında Yeni Belgeler, Taipei 1968, s.115-116.
42 Lin-Gan, Türk Tarihi, Ürümçi 2002, s.339.




http://i.imgur.com/aZiPW.jpg
Eski Uygur Prensesleri - Bezeklik, Cave 9, ca. 8th/9th century CE, wall painting, 66 x 57 cm. Located at the Museum für Indische Kunst, Berlin-Dahlem.


http://i.imgur.com/YkK08.jpg
Museum für Indische Kunst Dahlem Berlin Mai 2006 063.jpg
Eski Uygur Prensleri. Bezeklik, Cave 9, ca. 8th/9th century CE, wall painting, 62.4 x 59.5 cm. Located at the Museum für Indische Kunst, Berlin-Dahlem.

imparatorluğun büyük sehirlerindeki hükümet makamlarında Hun komutanları ve siyasetçileri çalışmıştır. Aynı şehirlerde Uygurların kurduğu evler, saraylar, dükkânlar, pazarlar, hastaneler, lokantalar, tapınaklar ortaya çıkmıştır. [43] Aynı durum, Çinlileri Hun kültürünü daha da yakından tanımak fırsatına kavuşturmuştur. Nitekim Tang döneminde Çinlilerin Hun kültürünü öğrenme hareketi zirvesine ulaşmıştır. Çin kaynaklarında bahsedildiği gibi, Hun kültür etkileri arasında giyim ve musiki ön planda gelmektedir.



http://i.imgur.com/dKAjx.jpg

http://i.imgur.com/XjN8H.jpg

Veliaht Cheng-Chien’in yaşamında görüldüğü gibi, Çin’de devlet erkânı ve herkeste bir Hun modası başlamıştır. Yesil ve kahve renkli, yakalı, soldan açılan, belden kuşaklı Hun giysileri Tang döneminde büyük kitlelerin günlük giysisi haline gelmiştir. (Hanfu, Qipao) Çinliler yalnız Hun gibi giyinmek, Hun kıyafetlerini taklit etmekle kalmamış, aynı zamanda Hun çalgılarını çalarak Hun şarkılarını söylemek ve Hun danslarını oynamak devrin büyük bir tesir dalgası durumuna gelmiş. Bu durum 50 sene sürmüştür. Ünlü imparator Tang-Xuan-zong Dep çalabilen bir müzisyen olmuştur. Gung-Song-Ling ve Li-Av gibi Hunca dans mahirleri ortaya çıkmıştır. Hun musikileri aynı devrin yetiştirdiği Bei-Chu-Yi, Yuan-Chin, Chang-Hu, Li-Bai, Du-Fu, Li-Chi, Vang-Chien, Liu-Yan-Si, Li-Rui, Li-Chu-Ling, Ving-Cheng-zan ve Liu-Yi-Xi gibi ünlü şairlerin eserlerinde bir tema olmuştur. Hun musikilerinin Çinlilere yaptığı etkileri üzerinde en iyi araştırmaları yapmış olan A.Muhammed Emin’e göre, Tang nağmelerinde Küsen musikileri başta olmak üzere Hun musikileri hâkim duruma geçmiş ve Kore, Japon ve Hint musikilerinin Tang sarayındaki nüfuzunu ortadan silmiştir. [44] Ayrıca, davet ve şölenlerde yabancı musiki eşliğinde sınır ötesi milletlerin yemekleri servis edildi. [45]

http://i.imgur.com/NTw11.jpg

Hun musikisinin etkileri Süi döneminde sadece sarayla münhasır kalmasına rağmen Tang döneminde saray dışına taşıp sıradan insanlar arasına da yayılmıştır. [46] Song dönemine gelirken aynı etki daha da artmıştır. [47] W. Eberhard’ın bildirdiği gibi, saf Çinlilerden müteşekkil olan Güney Çin ile bilhassa Hunların hâkimiyeti altında bulunan kuzey arasındaki ayrı siyasi gelişme edebiyatın da ayrı şekillerde gelişmesine yol açmıştır.
Kuzeyde, bu devirde yerli Hun şarkılarını taklit ederek, tabii, halk dilinde yazılmış ve bilhassa hislerindeki ve ifadelerindeki kuvvetle söhret kazanmış kısa, basit şarkılar var olmuştur. Gerçekten aslında Güney nazmının tesirleri altında kalan ve hislerin derinliğinden ziyade, şeklin mükemmeliyetine önem verilen Tang devri şiirlerinin
___________________________________
43 Abdusükür Muhammed Emin, age, s.125.
44 age, s.128.
45 L. N. Gomilev, Eski Türkler, İstanbul 2003, s.224.
46 Siffiy, Tang Devrindeki Yabancı Kültür, Pekin 1995, s.110.
47 A. von Gabain, İdikut Uygur Devletinde Hayat, Turfan 1989, s.108.


gerçek hislerle doldurulması Hun edebiyatının etkileriyle ortaya çıkmıştır. Şiirin bu yeni tahavvülünü ilk gösteren Tang şairlerinden Chen-Ze-ang’dir. Bundan ve daha başka birçok şairlerden sonra Tang devrinin parlak çağı gelmektedir. [48] Çinlilerde tiyatro sanatının vücuda gelmesi de Hunlara bağlanmaktadır. Hunlarda tiyatronun ne zaman görülmeğe başladığı hakkında elimizde kesin bir malumat yoktur. Böyle olmasına rağmen,
M. M. Nikoloviç isminde bir muharririn Belgrad’da verdiği bir konferans ve Belgrad’da “politika gazetesi’’nin 24 Ocak 1934 tarihli sayısında yazdığı bir makale, o sıralarda Türkçeye çevrilip bazı dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır. Bu muharrir, Hunların zamanımızdan dört bin yıl önce bugünkü manası ile bir dram sanatı vücuda getirdiklerini söyleyerek Hun kültür ve medeniyetinin geçmiş çağlardaki üstün manzarasından bahsediyor ve iki bin yıl önce yazılmış olduğunu söylediği bir Hun piyesi hakkında malumat veriyordu. Uygurların büyük arkeolog ve yazı bilimcisi Kurban Vali zamanımızdan iki bin yıl önce Hunların tiyatro temsil ettiğini ve tiyatronun MS 7. yüzyılda çok geliştiğini bildirmektedir. [49] Bahsedildiği gibi, Orta Asya’da bulunmuş kaya resimlerinden, hafriyat malzemelerinden ve Çin kaynaklarından Hunların iki bin yıldan fazla bir cambazlık ve tiyatro tarihine sahip olduğu bilinmektedir. Çin kaynaklarından “yazılı belgeler üzerine umumi denemeler” adlı bir kitabta, Çinlilerin önce cambazlık ve tiyatro sanatını bilmedikleri, sonra bunları Hunlardan öğrendikleri açık olarak kaydedilmiştir. Aynı Çin kaynakları Hun cambazlarının Çin’de gösterdikleri muhtelif temsilleri açıkça zikretmektedir. Çin’e giden Küsenli bilgin, mimar ve cambaz Portedin, Lo-Yang’da Çinlilere cambazlık öğretmekle uğraşmıştır. Aynı sanat dalı Çinlilerden başka, yine Kore, Japon ve Burma’ya da geçmiştir. [50] A.Muhammed Emin, Hun tiyatrosunun Han döneminde Çin’de temsil edilmeğe başladığını Süi ve Tang dönemlerine gelirken “Hu-Si” denilen Hun Tiyatrosunun büyük ölçüde yayıldığını ve bunlar arasında “Somuz” oyununun çok maruf olduğunu bildirmektedir. [51] Shuan-zong zamanında Sarayda eskisinden daha debdebeli bir hayat sürülmektedir. Kuzey kavimlerinin kuvvetli tesiri altında, gerçek bir tiyatronun başlangıçları mevcut olduğu halde, şimdi ilk defa olarak imparatorun sarayında büyük temsillerin verildiğini duyuyoruz. Sarayda eğlenceyi temin etmek için aktörler ve müzisyenler yetiştiren bir konservatuvar

___________________________________
48 W. Eberhard, age, s.219-220.
49 Kurban Vali, Tarihte Yazılarımız, Ürümçi 1986, s.72.
50 A. Sayrami, Tarihte Uygur Cambazlığı, Sin-cang Kültürü, S.72, 1994, s.87.
51 Abdusükür Muhammed Emin, Katlamlı Estetika, Ürümçi 1994, s.360.



http://i.imgur.com/VM6VM.jpg
açılmıştır. [52] “Asıl Çin tiyatrosu iki kaynaktan gelmiştir. Kuzeyden gelen danslı temsillerden (bilahare daha ziyade kılıç oyunları) ve kurban oyunlarından. Bunlar da Güney Çin aslından gelmektedir.....Asıllarını kuzeydeki Hunların ve Moğolların kült oyunlarından (maskeli, boğa dövüşü ve güreş) olan danslı temsillerden sonraları “askeri piyesler” (harp ve daha başka sahneler) gelişmiştir. Bunlarda esas, musiki ve metin değil, en yüksek zirvesine ulasmış danslardır. Kuzeyde, Orta Asya kavimlerinin Çin Tiyatrosu üzerindeki tesirleri sonra da devam etmektedir..... [53] Hun etkileri altında Tang döneminde müteşekkil olan tiyatro, Çin’de uzun zaman aşağı bir iş olarak sayılmıştır. Ancak Moğolların Çin’i işgalleri sırasında inkişafa imkân bulmuştur. 13. yüzyılın başından itibaren Moğol istilası sırasındadır ki, Çin tiyatrosu serbest bir şekilde ilerleme imkânını bulmuş ve Moğollardan himaye görmüştür. Moğol devrinde vücuda getirilen en büyük edebi başarılar, şüphesiz ki, tiyatro sahasında olmuştur. Aynı devrin dramacıları arasında Eski Türklerden yetişmiş Süyeni Ka'a (Sevinç Kaya), Mu-Chung-yi, Ali Şirin ve Saydula gibi müelliflerler de vardır. Onlar birçok piyesler yazmıştır. [54] Çin’deki Bin Buda mağara tapınaklarının duvar resimlerinde de Hun kültürünün etkileri görülmüştür. Bu husuta buçuk asır önce Çinli bilim adamı Shang-Da ilk olarak bilgi vermiştir. Fiilen, Dun-Huang (Bin Buda), An-Shi (Tümen put çayı), Ling-Shia (Bing-ling mabedi), Yun-Gang ve Long-Men Buda mağara tapınaklarında işlenmiş resim, heykel ve putlar Doğu Türkistan’da Bay, Kuça Karaşehir ve Turpan vahalarında bulunan mağara sanatına çok benzemektedir. MS 7. yüzyılda yaşayan ve davetle Çin’e giden Udunlu büyük ressam Vaycira Irasatka, Çin ressamlığının gelişmesinde büyük emek harcamıştır. O, Chang-An ve Lo-Yang’da 70 yıldan fazla çalışmış ve 700’den fazla çırak yetiştirmiş. Çin’e kabartma resim tarzını götürmüş ve araştırmacılar tarafından “orta çağ ressamlığının öncüsü” unvanı verilen bu büyük ressamın, aynı tarzı gene Kore ve Japon ressamlığını da derin bir şekilde etki altına almıştır. [55] Zaten, ressamlık sahasında batı ve bilhassa Türkistan tesirinin ne kadar büyük olduğunu görüp hayret etmemek mümkün değildir.

http://i.imgur.com/7F1yA.jpg

http://i.imgur.com/b4r0o.jpg

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/8e/Dunhuang_fresco.jpg
___________________________________
52 W. Eberhard, age, s.210.
53 age, s.221.
54 Muhammed İsa, Sin-cang’ın Drama Tarihi Üzerine İlk Denemeler, Sincang Sosyal Bilgiler Araştırmaları Dergisi, Sayı:3, 1994, s.102.
55 A.Sayrami, Süi ve Tang Devletlerinde Uygur Sanatkarları, Pekin 1993, s.122-123.




http://i.imgur.com/tzX4m.jpg

Tang devrinin en meşhur Çin ressamı, Wu-Dao-ze’dir. Kendisi Orta Asya örneklerinin en çok tesiri altında kalan ressamdır. [56] Şunu ayrıca zikretmek gereklidir ki, özellikle kış günleri
sıcak bir kulübe ve MS 7.yüzyılın Çin evi haline gelen Hun çadırları Çinlilerin çok hoşuna gitmiştir. Çinli sair Bei-Chu-yi bu çadırı oldukça detaylı tarif ediyor. Çin devlet erkânı sarayların avlusuna çadır kurduruyor ve kış günlerini orada geçiriyordu. Bei, çadırı muhtemelen Hunları sembolize eden klasik renk “mavi”yle tasvir ediyor. [57] Otağın ocağının önünde şarap içmiş, konuklu veya konuksuz Hun otağı içinde yasamayı çok seven Bei-Chu-yi’nin Hun çadırı hakkında yazdığı “mavi otağ” ve “mavi otağa veda” adlı iki şiirinin Türkçe tercümesi ise, ünlü Türk bilgini B.Ögel’in “Türk kültür tarihine giriş” adlı kitabında verilmiş olduğundan, burada tekrar etmeye lüzum görmüyoruz. [58] Hunlarda tıbbın milattan önceleri de çok geliştiği ve komşu milletler üzerinde derin bir etki bıraktığı bilinmektedir. Bu bakımdan, Çinlilerin eczacılık tarihine göz atılırsa Hunların aynı sahada ne kadar ileri gittikleri anlaşılır. Nitekim Çinliler ilaç hazırlama sanatında Hunlara borçlu kalmıştır. MÖ 5. yüzyılda yazıldığı tespit edilen “Sarı İmparatorun hariciye hastalıklar tedavisi kitabı”nda Çinlilerin zehirli ilaçları Batı ellerde yaşayan Hunlardan aldıkları dile getirilmiştir. Çin’de Süi, Tang, Sung, Yuan, Ming dönemlerinde yazılan tıpla ilgili kitaplarda Çinlilerin Hunlardan getirdiği 120 çeşitten fazla ilacın adı kaydedilmiştir. Tang dönemi ise Çinlilerin Hunlardan büyük çapta ilaç getirmiş olduğu bir devirdir. [59] Şunu ayrıca belirtmek icap eder ki, Doğu ve Batı arasında iktisat ve ticaret bağı kurmuş olan İpek yolu, civarında bulunan kavimlerin tıp teknolojisi ve eczacılık bakımından alışveriş yapmaları için elverişli ortam yaratmıştır. İpek yolunda giden kervan ekipleri arasında özel tabibler de bulunmuştur. Çinlilerin kurduğu Han, Tang, Sung devletlerinin başkent ve diğer mühim şehirlerinde, Kitan, Tüpüt ve Tangut devletlerinin başkentlerinde Hunların ilaç dükkânları kurulmuştur. Sonra Moğol Yuan sarayında Uygurlardan yetişmiş Ase tarafından Ching-Shi Yao Yuan adıyla bir tıp ve eczacılık merkezi kurulmuş ve bu merkez 1273’de Guang-Hui-Si (saray hastanesi)

___________________________________
56 W. Eberhard, age, s.222-223.
57 L. N. Gomilev, age, s.224.
58 B. Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C.7, Ankara 2000, s.34,38.
59 Wang-Shiao-shien, İpek Yolunda Tıp ve Eczacılık İlişkileri Üzerine
Denemeler, Ürümçi 1998, s.158.



http://i.imgur.com/mQZBy.jpg

ismini alarak ve daha da genişletilerek Uygur ilaçları imal edilmiştir. [60] 1293’de Yuan baskenti Durun (Kökhut) ile Taydu (Hanbalık)’da Guang-Hui-Siya bağlı birer Uygur eczacılık mahkemesi kurulmuştur. Bu suretle, Uygurların eczacılık işleri daha ileri seviyeye getirilmiştir. [61] İdikut Uygur devletinde çabuk yaşlanmamak ve uzun yaşama kavuşmak için tabipler İdikut yasam bağışlayıcı şurubu adlı bir merhem-ilaç yapmışlardır. Bundan faydalanan ünlü Çinli Tabib Sun –Si-Mao Büyük nüshalı uzun yaşam sağlama merhemi ve Küçük nüshalı uzun yaşam sağlama merhemi adlı ilaçları yapmıştır. [62]
Ameliyat da Hun tıp teknolojisinin büyük gelişmelerindendir. Tang dönemi Çin kaynaklarında Uygurların Chang-An ve Lo- Yang da beyin ve göz ameliyatiyle uğraştıklarından söz açılır. Moğol Yuan devletinde Moğollar ve Çinlilerin Uygur cerrahlarına beyin ve göz ameliyatı yaptırdığı da yine Çin kaynaklarında geçer. [63] Burada şunu belirtmek icap eder ki, Hunlar, Doğu ve Batı’da bulunan birçok kavimler arasında karşılıklı tıbbi ilişkilerin kurulmasında bir köprü rolünü oynamıştır. Örneğin, Hint, Orta ve Batı Asya menşeli 40 çesitten fazla ilaç Hunlar vasıtasıyla Çin tıbbına sokulmuştur. Karusti, Brahmi, Sanskrit ve Sogd yazılarıyla yazılmış tıp kitapları Hunlar tarafından Çinçeye tercüme edilmiştir. Çin Tıbbına özgü olan kuru iğne ile tedavi yapma yöntemi ve bazı damarlarda nabıza bakma metodu Hunlar aracılığıyla önce Orta Asya’ya, sonra Ön Asya ve Batı memleketlerine yayılmıştır. Bundan başka, Moğollar tarafından Çin’e sevk edilen pek çok Hun, Moğol ordusunda ve devlet makamlarında çalışmıştır. İçinde tabiplerin de bulunduğu bu Hunlar, Moğollarla Çinliler ve diğer kavimler arasında kültür taşıyıcı bir hüviyetle ortaya çıkmışır. Onlar, Moğollarda tıbbın gelişmesinde ve Çin tıbbının Moğollara tanıtılmasında önemli bir rol oynamıştır. Aynı dönem tabiblerinden Yuçurnuç Kaya, En-zung, Ase, Maynu, Çakay, Argun Sarı, Tarim, Icat Yari, Darma Kocu, Yucu, Sadırmış, Süyeni Ka'a (Sevinç Kaya), Temür Tüvrük, Koskuy vb. ayrıca zikredilir. Kısaca, her bakımdan gelişmiş bir tıp teknolojisini ortaya koyan Hunlar, gene eski ve orta çağlarda çeşitli kavimler ve devletler arasında tıp taşıyıcı da olarak beynelmilel bir tıp iletişim ağı kurmuştur.
___________________________________
60 Hee-Soo-Lee, İslam ve Türk Kültürünün Uzak Doğu’ya Yayılması, Ankara 1988, s.172.

61 Wang-Shiao-shien, age, s.308.
62 age, s.162.
63 Abdusükür Muhammed Emin, Uygurlarda İslam Kültürü, Ürümçi 2002, s.220.





Çinde Ming devleti kurulduktan sonra Hunlar ile Çinlilerin ilişkileri gittikçe azalmış, dolayısıyle karşılıklı etkiler de azalmış ve yok gibi bir duruma gelmiştir. Mançu sülalesinin Doğu Türkistan’a taarruz etmesi ve pek çok Uygurun Pekin’e sevk edilmesiyle orada Hun kültür etkileri Çinliler arasında yeniden görülmeye başlamıştır. Pekin’de Uygurların mahalle, lokanta ve bahçeleri kurulmuştur. 1949’dan sonra siyasi ve toplumsal durumdan ötürü Doğu Türkistan’daki Hun ardılı halklar (Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar vb.) ile Çinlilerin temasları gittikçe sıklaşmıştır. Bu arada, bilhassa 1980’den sonra Çinlilerin bu mıntıkalardaki Türk asıllılar üzerine çeşitli etkileri görülmeğe başlamıştır. Böyle olmasına rağmen Çinliler de Uygurların kültürünü benimsemektedir. Uygurların yemeklerini yemek, Uygurlar gibi ev bezemek, Uygur tarzında giyinmek, Uygur şarkılarını dinlemek, Uygur danslarını oynamak, Uygur musikilerinden faydalanıp yeni musikileri icat etmek ve Uygur mimarisine merak duymak gibi eylemler Doğu Türkistan’da bulunan Çinliler arasında yaygın bir duruma gelmektedir.


KAYNAKÇA


24 Tarih Kitabındaki Güney ve Kuzey Devletler Devrine Ait Batı Eller Tarihi Malzemeleri , (Uygurca), Ürümçi 2004.
Ban-gu, Han Kitabı, (Uygurca), Ürümçi 1994.

BAYTUR, Anvar, Sin-cang’daki Milletlerin Tarihi, (Uygurca), Pekin 1991.
Chang-Jen-tang, Tang Devrindeki Doğu Göktürkler Hakkında Yeni Belgeler, 115, 116.s,1968, Taipai.

EBERHARD, W, Çin tarihi, Ankara 1995.
GABAIN, A. Von, İdikut Uygur Devletinde Hayat, (Çinçe), Turfan 1989.
GOMILEV, L.N, Eski Türkler, İstanbul 2003.
GÖKALP, Ziya, Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul 1995.
Gu-Bao, Eski Sin-cang’da Musikiler, Danslar ve Toplum (Çince), Ürümçi 1986.
HANÇERLİOĞLU, Orhan, Felsefe Sözlüğü, İstanbul 1996.
Hee-Soo-Lee, İslam ve Türk kültürünün Uzak Doğu’ya Yayılması, Ankara 1988.
İSA, Muhammed, Sin–cang’ın Drama Tarihi Üzerine İlk Denemeler, Sin-Cang Sosyal Bilgiler Arastırmaları Dergisi,(Uygurca), S.3, 1994.
KAFESOĞLU, İbrahim, Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, İstanbul 1980.
KAFESOĞLU, İbrahim, Türk Milli Kültürü, İstanbul 2004.Li- Chi -Fang, Zhou- Shi –Kuang, Shü-Yong-Chang, Eski Çin Spor Tarihinden Özetsel Derlemeler, (Çinçe), 1984 .
Lin-Gan, Türk Tarihi, (Uygurca), Ürümçi 2002.
MUHAMMED EMİN, Abdusükür, Tang döneminde Sin- cang’da Şarkı ve Dans Sanatı, (Uygurca), Ürümçi 1980.
MUHAMMED EMİN, Abdusükür, Uygur Felsefe Tarihi, Ürümçi 1997.
MUHAMMED EMİN, Abdusükür, Uygur Mukam Haznesi, (Uygurca), Ürümçi 1997.
MUHAMMED EMİN Abdusükür, Katlamlı Estetika, (Uygurçe), Ürümçi 1994.
MUHAMMED EMİN Abdusükür, Uygurlarda İslam Kültürü, (Uygurca), Ürümçi 2002.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giriş, C.7, Ankara 2000.
SAYRAMI, A, Süi ve Tang Devletlerinde Uygur Sanatkârları, (Uygurca), Pekin 1993.
SAYRAMI, A, Tarihte Uygur Cambazlığı, Sin-cang Kültürü, (Uygurca), S.4-5, 1994.
Sen-Zhong-Mien, Süi – Tang Tarihi, (Çinçe), C.1, Pekin 1980.
Shin-Chij-Bai, Çin Musiki Tarihi Programları, (Çinçe), Shang- hai 1982.
Siffiy, Tang Devrindeki Yabancı Kültür, (Çinçe), Pekin 1995.
TOGAN, A. Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1981.
TURAN, Osman, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul 2004.
Türk Ansiklopedisi, C.3, Ankara 1983.
VALI, Kurban, Tarihte Yazılarımız, (Uygurca), Ürümçi 1986.
Wang – Shiao – Shien, İpek yolunda Tıp ve Eczacılık İlişkileri Üzerine Denemeler, (Çinçe), Ürümçi 1998.
Xue-Zong-Ching, Göktürk Tarihi, (Çince), Pekin 1993.
YUSUP, İsrapil - KASIM Enver, Batı ellerin Yemek Ve İçki Kültürü Tarihi, (Uygurca), Pekin 2006.